www.durde.org mülteciler konusunda da çalışma yapan bir ekip.

helsinki yurttaşlar derneği, save the children, welthungerhilfe, international rescue commitee, care international, mercy corps, international medical corps, danish refugee council, support to life, concenrn worldwide, yuva, yeryüzü doktorları.

www.eksiduyuru.com

fatih bolgesinde isletmeleri olan kuzenlerim var ve cok yardim sever insanlardir. turkiye'ye goc eden suriyeli'lerin derneklerinden bahsediyorlardi bi siralar bana, cevrede tanidiklari da var. Esasinda bu sorunun gobeginde yasayan insanlar. dilerseniz tanistirabilirim.

bu bi sikinti yaratmiyor mu peki?

Elma. Kola. Kahve.

Bunlar standart zaten.

Kahve ve 5-hour-energy icecegi ama birlikte degil

güzelinden bulabilirsen hurma

Muz, elma

Taze meyve.
Klişe geliyor değil mi?

Ama uzun vadede performansını en çok bu artırır.

Elmanın enerji verdiğini bilmiyordum, iyi oldu o, yarın alayım bari.

Teşekkür ettim.

Modiodal

az şekerli meyveler.Meyvenin şekeri de uyku getirir

Kaju

kadın mı

cinsiyetiniz neyse

Dolce gabbana, ralph lauren, krikor jabotian, zara h&m ayakkabı gucci. Tabi o kadar para vermeye vicdanım elvermez diye düşünüyorum şu anda ama.

ozellikle pesinden kostugum marka yok ama begenerek aldigim ayakkabi, giysi tommy hilfiger cikiyor. (aldiktan sonra farkediyorum)

cinsiyet: erkek

prada ve ona bağlı miu miu

miu miu'nun renklerinin, tasarımlarının, her şeyinin hastasıyım ama giyime harcayacak o kadar param yok. :(

www.pinterest.com

anti depresan tarzı ilaçlar kullanılırken araç kullanılması sakıncalı olmaz mı zaten? prospektüste kullanmak sakıncalı yazmıyor mu?

denmiş zaten :D. neyse benim otomatik vitesti arabam satmadan önce. bi vukuatım oldu sadece ve dikkat eksikliği yüzünden. ama azıtmıştım ben birisiyle tartışmıştım ve telefona bakayım derken kaldırıma çıkmıştım. telefonu uzakta tut ne yap ne et. bir de park sensörü varsa bitmiştir :D

ben de aynen ya araba kullanirken telefon calmasin mesela. Radyo kapanir, camlari kapatirim, telefonu hoparlore alirim, hizimi yariya dusururum. Oteki turlu kesin birine carparim.

bence telefonu hoparlöre almak bile sakata gelebilir. bkz benim kaza. ya dikkatimi dağıtacak bir şey (arabanın içinde) olmadığı sürece ben tam tersi hiper fokus kullanıyodum arabayı aslında. dışardan hiçbir şeye dikkat etmiyorum gibi görünüyomuşum o ayrı ama ben aynı anda her şeye de dikkat edebiliyorum aslında haberleri yok

haydaaa bu anlattıklarınızı yaşıyorum ben. ama daha yeni trafiğe çıktım diye zannediyordum. böyle bir sıkıntım mı var acaba?

sırf arabada oluyosa ilgisi yok. normal hayatında da dikkat eksikliği varsa ancak (kesin var diyemem çoğu insanda dikkat dağınıklığı var günümüzde) olabilir. bir şey senin günlük hayatında yapabileceklerine engel oluyorsa ancak disorder denilebilir unutma yoksa dikkat dağınıklığı herkeste olan bir şey.

yanlis anlama hocam ama, yahu kac yasina gelmis adamsin, ailenin dediklerini elbette yap, üzme, sev aileni, ailen en önemli seylerden biri, dinle de dediklerini ama afedersin de hayatinizi baskasinin sözüne niye odakliyorsun?

bu kadar mi hayallerinin önünde engeller, evet ise biraz posta koyacaksin hocam kusura bakma ama, ailem istedi diye amerikadan döndüm, lalelide ise basladim yanlarinda, askere gittim onlar istedigi icin etc, burda bir sorun göze carpmiyor mu sence?

ama bilmiyorsun ki,
herseyi karsima alip bir multeci gibi gitmeyi mi deneyeyim? tum gelecegimi multeci olarak mi sekillendireyim? mantikli geliyor mu sana?

onların sana biçtikleri kıyafetler her zaman üzerine olmaz ki. sen kendini biliyorsun. başta karşı çıksalar bile zamanla onlar da kabullenecektir. amerika'da bulunma amacın neydi?

mesela ucuna da eğitimle ilgili bir bahane falan ekleyip de söylesen ne derler? baban iyice konuşulmayacak bir amca değilse, "şu yaşıma geldim. kendi hayatımla ilgili bir hevesim var. laledi esnaf olmak değil benim için başarı. sen burda bu işi kurup paranı kazanıp kimseye bağımlı olmadan yaşıyosun. sen başardın ve huzurlusun. ben de hedefim olan bişeyi başarmak istiyorum. burda bana muhtaç durumda falan olsaynız neyse ama öyle değil. bana destek ol BABA!" desen ne der baban? :)

yazin dil kursu icin

ya guzel diyorsun da bu yollarin hepsini denedim ben. okicam dedim, olmadi. yatirim yapicam dedim, olmadi. ne dediysem "burada neyin eksik?" oldu. benim dilimden konusmadigi icin samimi bir sekilde derdimi anlatinca da pek de dert gibi gelmiyor adama.

arkadaslar belirtmis, aile parasiyla gidiyorsan, aile sirketinde calisiyorsan, ailenin yaninda isen ailenin dediklerini yaparsin, git baska is bulmayi dene, kendi parani kazan o zaman daha az laf edebilirler, aile evinden ayril.

elbette kendi parani baskasinin yaninda kazanmak zor gelicektir, aile yanindki rahatlik olmayacaktir ev icin, ama amerikaya bu kadar gitmek istiyorsan bunu yapmak zorundasin.

eger bu kadar cok gitmek istiyorsan aileyi karsina alip 5 kurusun olmadan gideceksin, para bekliyorsan onlardan dediklerine de uymak zorunda kalirsin tabi. zor geliyor tabii ki anliyorum, ama niye mülteci oluyorsun ki? adam akilli not yap üniversiteye git, bu da zor geliyor, parani cebine koy biriktir git, bu da zor geliyorsa yapicak bir sey yok.

hangi yaka?

farketmez

sahilden kasıt ne anlamadım. deniz-bogaz kenarı mı? yoksa bayagı denize girilen yer mi istiyorsunuz?

doubltree by hilton moda fena bi seçenek degıl. hem anne-baba için hem de gençler için yerler var yakındaki kadıköy-moda'da.

yüksek fiyatlara çıkabiliyorsanız beşiktaş'taki four seasons olabilir, tarabya'da grand tarabya oteli olabilir.

uygun olanlardan ise fuat paşa yalısı var sarıyer'de, büyük bir otel değil, lüks değil ama fena değil, kahvaltısı falan da iyi, ama haftasonları gece düğün oluyor, çook geç saatlere kadar çok fazla gürültü demek oluyor bu da. düğün alanından uzak kısımlarında oda tutabiliyorsanız orası olabilir belki.

bu arada muhtemelen sahillerdeki bütün otellerde cumartesi kesin düğün oluyordur, bu gürültü mevzusunu ayarlayacağınız bütün oteller için düşünün, öyle böyle bir gürültü değil çünkü.

ağva, kemerburgaz gibi şehir dışında kalan denize girilebilecek gibi

dragos sahilde meer otel var, ufak şirin bir yere benziyor. hiç gitmedim o yüzden iyi mi kötü mü bilmiyorum

harita.yandex.com.tr

www.google.com.tr

edit: pardon ben denize girilebilecek kısmını şimdi gördüm, bu otelde denize giremezsiniz. girebileceğiniz otel bilmiyorum, belki tuzla yat kulübünde kalabilirsiniz ama deniz kalitesinden emin değilim

www.tuzlayatkulubu.com

www.otelz.com

normal bi iş değil ki cv falan bıraksın diyeceğim...

en iyisi 2. lig kulüplerine gidip deneme antrenmanına çıkması. 1. ligde almazlar bence.

@scent iste kulubun kapisinin icerisinden girip "merhaba ben futbolcu olmak istiyordum." denilen bi is degil ki. bu is icin gorusecegimiz kisiler var ve bunlar kimler? nasil ulasabiliriz? mesele biraz o aslinda.

Futbolcu piyasasını menajerler parsellemiş durumda. Takımlara değil de, menajerlere izletmek lazım bu adamı. Anca onlar imza attırabilirler.

Menajer +1

Menajer lisansı gerekiyor zaten belli bir aşamada.

dogru... menajer bulmamiz lazim :/

merhaba ben ahmet bulut.

@kupigometa gercekten oysan duyuru tarihine gecebiliriz. :)

degilsin tabi ki cok meshurmus bu adam. git girgirini baska yerde yap kardes. bi umut bi baslik yol ariyoruz.

Siyahi olsaydı Cavcav hemen alırdı. Renkten kaybediyor.

Herhangi bir 1 yahut 2 lig takımı ile irtibata geçin. Transfer sezonu bitmeden herhangi bir sebeple TR'ye gelmiş ama sözleşme yapamamış futbolcu kardeşler için bir maç veya turnuva organize ediliyor, kulüpler gözlemci gönderiyor, beğendiklerini alıyorlar.

bu işler böyle olmaz ki arkadaş. güncel kulüp olarak priştina mı ne görünüyo, orda aktif olarak oynamıyo mu şu an? arnavutluk futbol fakiri bi ülke değil o kadar, gelip de türkiye'de kariyer yapmaya çalışsın. adamların basel'de, lazio'da, napoli'de, parma'da oynayan futbolcuları var. bu kadar imkanın içinde böyle takım arıyosa vay haline.

başakşehir'de oynayan sokol cikalleshi diye bi adam varmış bak, ulaşabilirse bi şekilde ona ulaşsın, belki o adam elinden tutar..

the man from earth izlememissen

izledim

whatever works

dogville izle biraz sosyolojik

camus nün yabancı sından uyarlama olan yazgı bana o hissi verdi. uzman arkadaşlar da yorumlasın ama onu tavsiye ederim.

naked efsanedir.
the invention of lying var bir de.

Hayatin niye bir anlami olmali?

Eger bu dusunceye sahipsen, iki sonucla karsilasacaksin:

1) atfettigin anlamla sinirli bir yasam surmeye baslayacaksin, bu da aslinda hayati oznel bir sekilde yasamanla sonuclsnacak. Cogunu kaciracaksin.

2) 1. Sini yapmazsan, bu atfettigin anlamin aslinda pek bir ise yaramadigini hatta seni hayatta mutsuzluklara ittigini goreceksin.

cevap lutfen

rdm'ye çık. gata psikaytra sevk etsinler. doktor nöbet tutamaz raporu verebilir. vermezse de dediğin ilacı yazsın. en azından doktor kontrolünde kullan.

@cn123 rdm hayatim boyunca karsima cikabilecek bi etiket. o basitlige girisemem. bi de rdm'ye gidenlere adam gozuyle bakmiyor komutanlar, tum angarya isi bunlarin uzerine yikmaya calisiyorlar.

nöbet tutamaz raporu falan hikaye. öyle her revire gideni nöbetten düşseler adam kalmazdı.

tutacaksın güzel kardeşim. seve seve tutacaksın. alışır insan nöbete de.
nöbet yerinde yalnız mısın? iki kişi mi? iki kişi ise muhabbet edeceksiniz. ben askerdeyken bölükte sadece 4 kısa dönemdik. uzun dönemlerden yaşça büyük olduğumuzdan "abi" derlerdi. her nöbette birinin derdini, hayat hikayesini dinledim. zaten çavuş olduktan sonr nöbet tutmadım. bırak adam anlatsın. müdahale etmeden dinle sadece.

eğer tek başınaysan hayal kuracaksın. askerden sonra yapacaklarını düşün. askerden önce yaptıklarını düşün. bir erkek hayatında en fazla askerde hayal kuruyordur herhalde. plan yap geleceğe dair.

bizim askerlik yaptığımız yer havaalanına yakındı. uçakları sayardık nöbette mesela. dağın başında bir yerdeysen kuşları vs. say. manzarayı izle.

kısa dönemde genelde izin kullanmazlar ama sen kullanmışsın. neyse tez zamanda bitirirsin inşallah.

sisteme sövebilirsin.

kardeşler ben kafa yapıcı bi ilaç, madde arıyorum. zaman geçmiyor diyorum. sen kuşları say diyorsun. kuşları, arabaları sayarak geçirebilseydim zamanı bu baslikta olmazdik zaten

@rain senin o nobet diye tuttugun sey benim universitedeki rutin bi gunumdu. :d

Şu vatana verebileceğimiz askerlikten başka bir şey yok .onuda zorlanarak yapıyoruz maalesef.bu yetmiyor ,bunu burada kamuya açık hale getirip tavsiye istiyoruz.
6 ay yerimizde nöbet bile tutmak zor ise ,6 ay boyunca intikal,operasyon v.b. için birliğinden uzak dağdan gelemeyen ,taa 2-3 ay öncesinin gazetesini okuyan askerleri düşünüp ,onlarla empati kurabiliriz.

@1adam ben neden vatana bir şey vermek zorundayım? tam tersi olması gerekmez mi?

askerde hiç nöbet tutmadım, kolay gelsin, umarım çabuk bitirirsiniz

rdm'ye cik gayata sevk etsinler asdjdskl bunu da gordu gozler... bizim bolugun yarisi gataya gitmeliydi o zaman :S akli basinda adama benziyorsun bence ilaclik bisey yok ben yazici oldugumdan pek nobet tutmadim ama dedigin gibi nobetten cok bekledigin anlar oluyor asker. cumartesi nobeti devir alacak komutani 2 saat bekledigimizi hatirliyorum icinden sarki soyle sacma sapan hayaller kur. bu tur onerilere kiziyorsun ama emin ol ac karina sunu ic boyle kafa yapar diyenlerden daha saglikli cozumler bunlar.. ben kafa denk adamlari beraber yaziyordum nobete gelip tesekkur ediyorlardi anlastigin bi adam varsa beni bununla yaz diyebilirsin. vaktin gecmedigi anlarda icimden zamani durduracak degiller ya derdim motivasyon olsun diye cok etkisi oluyordu askerlik yapmayanlar anlamaz bunu :( ayriyeten ben mi tutayim aq.

ben de askerde çok nöbet tuttum. Usta birliğinde şafak doğan güneş hariç her gece tuttum. Kimi geceler çift nöbet tuttum. Askerliğimin son 10-15 günü 2 gündüz 1 gece nöbeti fix idi. 5 saat sabit kulübede nöbet tuttuğum oldu, bir de üzerine 1 saat devriye attım. Tuttuğum gece nöbetleri devriye, gündüz nöbetleri kulübe idi.
Kısaca nöbet konusunda baya deneyimliyim.

Öncelikle rdm ye falan gitme. Kafadan sakat raporu alıp nöbetten düşmeye çalışan çok adam var. İlaç konusunda hiç bilgim yok. Verebileceğim tavsiyeler Kulübede sabit durma, kulübe çevresinde volta at. Tesbih al kendine, olmadı ufak bir radyo al. Devriye atanlarla iki laklak et. Bizim nöbet kulübeleri yola bakardı. Geçen arabaları izleyerek bitirirdim nöbeti. Askerliğin sonlarına doğru 2 saat nöbet acayip kolay gelmeye başlamıştı. Acayip alışmıştım nöbet tutmaya. Hiç koymuyordu nöbet bana. Alışmaya çalışın. Zamanla alışacaksınız

Devlet yaşayacak ki , insanlar da yaşasın . Bu işi sen ,ben yapmazsa kim yapacak ? Bir ülkenin vatandaşıysak bazı sorumluluklar ve yükümlülükler de muhakkak olacak . Bunu sadece türkiye deki durum ve siyasetle ilişkilendirmemen lazım. Genel konuşuyorum .insan ömrü varsayalım 70 yıl ise bunun 1 yılını askerlige verdiysek (kısa dönemde daha az) bunu çok görmemek lazım.
Özgürlüğün elinden alınmış değil sonuçta . Vatan zaten sana ihtiyaçlarını veriyor olduğun yerde. "İhtiyaçların devlet tarafından karşılanıyor" asker olduğun sürece . Ayrıca ne bekliyorsunki ? Askerliğin kendi düzeni bu .
(Şu an askerlikle uzak yakın bir bağlantım yok .zamaninda yaptık hepsi bu)

-radyo trt fm de geceleri güzel şarkılar oluyor
-leblebi,çerez falan bisküvi falan varsa bir de termos bardak falan çay iç
-hayal kurmak +1 tatil hayali falan güzel oluyor
-kedi,köpek falan varsa onlarla oyna biraz :)
zzatn yakında yeni kısa dönemler falan gelir siz de bu kadar nöbet tutmazsınız herhalde

ilk önce kullanacağın herhangi bir maddeyi (alkol, ilaç, bali, tiner vs.) yakalarlarsa tutanak yersin bu sefer diskoya ya da cezaevine düşersin, o zaman askerliğin hiç bitmez. Eğer nöbet tuttuğun sırada kontrole komutan geliyorsa (ve defteri imzalıyorsa falan) bir maddenin etkisi altında olduğunu anlaması gayet basit oluyor.

İlaç falan alacaksan da doktordan alman lazım, askeriyede kimse kimseye lustral vermez. Şu askerdeki klasik ilaçlardan (adlarını unutmuşum) verirler anca.

Lustral hayvan gibi uyku yapıyor diye gözlemledim, alakasız bi yerde uyuya kalırsan başına iş açarsın bu arada.

Onun dışında denetleme sıklığına göre, nöbet kulesinde oturabilir, çömebilir, bulmaca çözebilir, radyo dinleyebilir, aramalar sıkı değilse telefonla oynayabilirsiniz. Bizde genelde nöbet kulelerine bulmaca vs zulalıyolardı, gerçi komutanlardan biri kontrol edince yakaladı ve istikameti verdi, neyse.

Yani yapabileceğin tek şey nöbetteki kuralları esnetmek. Bu arada 6 saat nöbet tutmak gerçekten fazlaymış. Bizim bölük 40 kişiydi, 4-6 kısa dönemdik, acemeliğin bittiği gün nöbeti dayadılar ve 8 sayana kadar nöbet tuttum (gece 2 saat). Onun dışında gündüz nöbet mangası da günde 4 saat nöbet tutuyordu. 2 saat- ara - 2 saat şeklinde.

Kolay gelsin

teşbih yapma, tesbih yap. nöbette sallarsın.

askeri sanalda da siklemiyorlar :d

ya gercekten artik adami arayip reklam parasi falan istemeyi planliyorum

Chuck Palahniuk

Fight Club en bilineni
Lullaby'yi cok sevmistim ben
Survivor da cok iyidir.

ipod nano + kol saati kılıfı
i.imgur.com

şarjı uzun giden+dayanıklı=ipod nano?

akıllı saat kısmını çıkarırsanız bir sürü alternatif mevcut. şarjı uzun giden akıllı saat yok :)

pebblelar?

güzel bir şey alırsan çalınır. benim öküz gibi ses bombam vardı. nerdeyse yatarken bile yanımdaydı. geceleri koğuşta diceylik yapıyordum. nöbetlerde de kulaklık takıp müzik dinliyordum.

mebste zaten sıkıntı çıkmıyor.

şu an dediğin tarife en uygun saat pebble o da eline ulaşana kadar askerliğin biter.

gece yürütürler o saati, radyo paklar seni

böyle şeylerle birilerinin gözüne batabilirsin.

adam tezkereyi aldı konuyu açtıktan sonra 2 ay sonra duyurusuna cevap geliyo asda

Kıskanırım, o arkadaşın sana yavşıyo ağzına sıçacam onun derim, arada hesap ödetirim, çok relaxım ama kıskançlık ayrı. Güven zor, babana bile güvenme demişler, kadınlar başka aday bulmadan sevgilisinden ayrılmayan canlılar olduğundan benle çıkarken başkasını yedeğe alıp öyle ayrılabilme olasılığı falan var yani.

Benim adım kerim

Siz erkekler de yapmıyor musunuz bu durumu?

İlişki durumundan zayıf biriyim cevap vermeyi isterdim ama maalesef. Bilemedim o duygular nasıl

İlişkide Olduğum kadını bir zahmet kıskanayım artık. Bıktıran bir şekilde degil ama,nazikçehalim iyiyse hesap ödetmem,değilse bir zahmet bunu o da bilir.mümkün olduğunda rekat olalım isterim. Harcıâlem Güzeldir.

Iki ucu da sevmem. Kontrol etmeye calisma derecesindeki kiskancligi hic sevmem.

Cok raatim. Hesap da odetirim. Kiskanmam cok. Cok az yani. Arkadaslariyla disari da cikar. O yukaridaki abi de biraz sey yaa...

Buraya cok sey yazardim da askere gidecem ben. Karsi cinsle muhatabim olmayacak bi 6 ay. Belki ulus_sarisin_escort_meltem'le bi birliktelik yasariz ama sirada bekleyen varsa cok uzatmam :d neler diyom ben ya :((

Kiskanan kiskanmayana gore tabiki daha iyi. Fazla rahat erkekle olmaz. Ama normalde rahat olup etkilemek icin kiskandiginda da yemiyorum

Aeroflot +1 hatta biraz daha da genişim.

videonun altında darude-sandstorm diye yazmışlar ama¿

o klasik youtube geyiği her videonun altında var

gc olayında senin ne olduğunun ilk aşamada hiçbir önemi yok. sonrasında da aslında pek önemi yok. adı üstünde lotarya, çekiliş, kura. şansa bakıyor, sana değil.

@entrapmen abi tamam da hic egitim gormemis afganistanli, celimsiz, 52 yasinda bi adam ve ben ayni sansa mi sahibiz? bireysel yeterlilklerimizin hic mi onemi yok?

en.wikipedia.org

Also, there have been arguments by long time temporary legal residents in the United States against the fairness of the DV program. A situation where high skilled (H-1B and L-1 visas) workers and taxpayers remain on temporary visas in the US for years (in some cases, more than a decade) with no clear path to becoming permanent residents while 50,000 random people are picked around the world and handed permanent resident status questions the fairness of the US immigration system. The odds of winning a diversity immigration visa is based on national origin of current U.S. residents descended from such countries. Hence, for example, Asia has a small quota since countries with large populations (China, India, Pakistan) are excluded.

Yani diyor ki her sene 50,000 kisi rastgele kurayla cekilir. Bazi ulkeler kura disinda kalabilir veya az kontenjan sahibi olabilirler.

Buyuk ihtimal ulkedeki gocmen cesitliligini esitleyip, gocmenlerle ilgili cikabilecek sorunlarda tansiyonu minimumda tutmak istiyorlar. Adam icin senin niteligin onemli degil ki zaten nitelikli is ve beyin gucunu cekme sorunu da yok. Nitelikli insanlar genelde green card'a ihtiyac duymadan abd'ye gidebiliyorlar.

Evet, afganistanli celimsiz 52 yasinda bir adamla benzer bir sansin var (bildigim kadariyla ulkelerin kotalari farkli, ama rastgele iste). Ama egitimsiz olmasi olmaz, en az lise mezunu olmasi gerekiyor (veya en az 2 yil egitim gerektiren bir iste 2 senelik tecrubesi olmasi gerekiyor).

Bunun ismi "diversity visa". Neden boyle bir seyi acik tuttuklari, ulkelerine pozitif bir etkisi olup olmadigi mechul. Ancak evet, kim oldugunun hakkaten bir onemi yok. Adamlar ingilizce bilme sarti dahi aramiyorlar. Aslina bakarsan basvurularini elden inceleyen bir insan oldugunu dahi sanmiyorum. Lotoyu kazanirsan ve gorusmeye cagirilacak olursan tabii ki seceren incelenecektir. Ulke icin tehlikeli olduguna kanaat getirilirse kabul edilmeyeceksin (sabikan temiz degilse falan da ayni zamanda).

Yani once Amerika'ya gitmek isteyen kisilerin listesini aliyorlar (basvurular). Sonra aralarindan rastgele seciyorlar. Sonra bu secimlerini on elemelerden gecirip suzuyorlar. Kalanlari gorusmeye cagiriyorlar. Begendiklerini aliyorlar.

Ihtimallere gelince: Guncel rakamlara (kontenjan / basvuru) gore bir bireyin sansi %1 civarinda. Sayisal Lotoyla falan karsilastirirsan garanti gibi bir sey (sayisal lotoda 6 tutturma ihtimalin 13983816 de 1, green cardda 100 de 1). Ozellikle evliysen esinle beraber ayri ayri basvuru yapabiliyorsun ve biriniz kazanirsaniz ikiniz de kazanmissiniz gibi oluyor. Bu yuzden evliysen %2 diyebilirsin sansina kabaca.

Avantaji: Gecersen butun asamalari once yerlesme vizen oluyor ve bundan bir kac sene sonra da kalici vatandas olabiliyorsun. Amerika vatandasligi altin bilezik malumunuz. Eger bir sekilde gidip orada kalici yerlesme veya vatandas olma amacin varsa, diger yollara kiyasla surecten en az bi 10 sene kesen bir surec bu.

çekilişi kazananlara mülakat var zaten, ilk etapta herkesin şansı eşit.
ama sinir oldum şuan ne olduğunu bile bilmediğin, umursamadığın, senin için gerekli olmayan bir çekilişe girip diğer adayların şansını düşürdüğün için...

bir de cekilisi kazandik diye green card'i almaya 100% hak kazandik diye de bakmamak lazim. cekilisle secilen kisiler arasindan mulakata sirayla cagiriliyorsun. her sene, green card verilecek kisi sayisindan fazlasina hak taniniyor ve bir numaran oluyor bolgeye gore. daha sonra ekim ayindan itibaren bolge ve numaraya gore adam cagiriyorlar. misal ekimde eu 0-3000, kasim eu 3000-6000 vs vs. eger ki sana sira gelmeden green card kotasi dolarsa, kart mart alamiyorsun.

fake basvuru kismi ise seni tamamen eler, cekilisi kazandiktan sonra bir ton belge dolduruyorsun, bunlar kontrol ediliyor. eger ki yanlis bilgi verdigin ortaya cikarsa tamamen ban yersin.

Bırak ne derlerse desinler. İki yüzlü davranıyorlar çünkü bu konuda. İdo gibi adamları görünce "ooo kaşa bak eehehe" diye dalga geçiyorlar, alınca da ayrı laf ediyorlar. Temiz ve düzgün göründükten sonra gerisi laf. Kafalarını değiştirsinler millete laf edene kadar.

before/after capsleri koy bence

dağınıksa düzeltilmesi lazım, iyi olmuş.

Alinmali bence daginiksa. Gayet normal buluyorum.

Ha şunu eklmeyi unutmuşum: Annemin yanına gittiğimde öylesine muhabbet ediyorduk ve şu kaşlarını aldırsana kötü duruyor dedi.

Ben de en pozitif yaklaşabilecek insan bile durup dururken uyardıysa iş başa düşmüştür diyerekten daldım ve o da beğendi.

Bence kadinlar/erkekler nasil bakiyor bos verin, abartili degilse her turlu iyi olur. Zaten abartmazsaniz kadinlar da kotu bir sey dusunmez. Kim ne derse desin, daginiksa biraz duzeltin.

dağınık olmasa bile almak istiyorsan alırsın. ben bir şey düşünmem. seni mutlu edecek olan nasılsa öyle olmalı.

baskan keyfine bak sen ya. oyle yakistigini dusunuyorsan oyledir zaten. kakaolu cok guzel soylemis.

Vay arkadaş en azından birkaç tane olumsuz yorum bekliyodum. Geçenki duyuruda yaparsam duyurudan afaroz edecekmişsinizcesine cevaplar geliyordu. Gözümü yaşarttınız gençler.

annen begendiyse olmustur, bosver baskalarini.

Kaşlarının durumu kötüyse, kendine dert ediyorsan alırsın tabii ne olacak. Yalnız ilk defasında kendin dalman risk olmuş, lakin sonuçtan memnunsan problem yok.

domates yiyom +1 = domates yiyoz

Lan kronun önde gideniyim aslında ama kuaföre girdiğimde yüz maskesi dahil komple bakım yaptırıyorum sıfata.
İdo'nun ve tüm tek kaşlıların da allah belasını versin.
Saygılar.

kaşa çerçeve verilmesini destekliyorum. çok iyi yapmışsınız. kaşlar yüzün tüm ifadesini etkiliyor.

erkeklerin ellerine ve ayaklarına bakmalarını da rica ediyorum. kendiniz beceremiyorsanız manikür pedikür yaptırın. oje sürmezler merak etmeyin. :)

ya gay gibi .s.s falan demicem de kimisi çok fazla inceltiyor vj bülent gibi oluyorlar :D

umarım öyle yapmamışsındır ki çok incelmedi diyorsun da :D

fotoğraf görmek istedim ama mümkün müdür sdhs

Ya manikürü yaptıramıyosun işte kendi imkanlarınla anca kaljsflkasda

ifşa +1

kaşlarını alan bir erkek olarak normal olduğunu düşünüyorum bu eylemin. çok kalın ve dağınık kaş cidden çok bakımsız duruyor. insan kendini nasıl iyi hissediyorsa öyle yapmalı tabi.

muhabere(haberleşme)'nin kolay olduğunu duydum, bir arkadaşım da orada yapmıştı asekerliğimi. sorular hakkında bilgi sahibi değilim maalesef.

edit: hayırlı teskereler şimdiden.

not: maltepe çarşısından askerlik ile alakalı tüm eşyalarınızı alabilirsiniz. askerlik hakkında değil de ankara hakkında sorularınız olursa cevaplayabilirim.

Bi şeye ihtiyacın olursa elimden geldiğince yardımcı olurum hocam. Bana ulaşabilirsin.

iyi niyet dilekleriniz icin tesekkurler. guzel insanlarsiniz

erkegim, bu durum cok anormal.
anne genc, tek basina yasayabilir, neden boyle yapmiyor? Ekonomik sebeplerden mi!

ben dayanamazdım, kayınvalidemi çok sevsem bile.

ayrıca 48 yaş çok genç bugünkü şartlarda. yanında oturup oyalanacak yaşta değil o kadın, kendi hayatı olmalı.

gençler olarak ona yapabilecekleri en büyük iyilik kendine ait bir hayat kurması için destek olmaları olur.

Türk erkekleri annelerine aşık diye bir şey yok. Herkes sever anasını babasını, ama sevginin bir normali bir de anormali var. Bu ilişki sağlıksız görünüyor. Halen annesinin kuzusu modunda adam. Geline zaten diyecek bir şey bulamadım. Kayınvalide genç, elden ayaktan düşmüş ya da kendine bakamayacak durumda, hasta filan değil. Niye kabul etmiş ki böyle yaşamayı...

@sarix Hayir, oglun iki ev gecindirmeye, hatta zorlasa iki ev alip dayayip dosemeye dahi durumu var. Ancak millet annesini birakti der, bir kac seneye bakariz, annem cok kirilir boyle bir sey twklif edersem, hep birlikte baska sehire tasinirsak o zaman olur, yurt disina kacsak anca pesimi birakirlar gibi aflarla gecistiriypr oglan. Olay guzidw guney dou anadolumuzda geciyor bu arada. Kiz ise batili universite mezunu bir anne babanin tek cocugu. Kultur farki da var yani.

ya bizim doğu kültüründe aileler vıcık vıcık. en alakası olmaması gereken adamlar yeri geliyor hayatına müdahil olmaya çalışıyor. bu yaşadığın durumlardan daha sertine ailemize gelen batılı gelinler maruz kalıyor. ne bileyim kendimi ve eşimi böyle gereksiz gerilimler içerisinde bırakmak istemem. artı ülkeden ayrılacak onlarca sebep varken bu da tuzu, biberi oluyor. yine bi şekilde siktir olup gitmeye bağladım. Allah kolaylık versin ablacım.

@meltem gelin 19 yasindayken bok varmis gibi kacarak evlenmis, salatalik kadar beyni opmayan bir arkadasimiz. Bu arada universite sinavlarina hazrlaniyor falan. Tam bir cahil ergen yani.

o zaman isi zor. katlanacak mecbur derdim ama uzuldum de bir yandan.

19 yaşında bok var gibi kaçarsa çeksi, mustehak
Kaçmak ne ya. O kadar meraklı demek ki. Yarım saatlik mevzu için katlansın hanımkız.

@emirkulu2
Yazmayayım demiştim ama senin yazdığını görünce yazayım dedim...

Kızın üniversite mezunu ve batılı olduğu söylenen anne babası kızı bekaret takıntısıyla yetiştirdilerse kız da 19 yaşında kaçar, gider evlenir tabi. Genelde evden kaçan, küçük yaşta kendi rızasıyla evlenen kızlar bu konuda baskı altında yetişmiş oluyor.

meltem doğrudur dediğin de, bi bekaret için de evlenilmez yani. yıl oldu 2015, 2-3 milyara anında dikiveriyorlar çok isterse. sırf o işse mesele, kk forumu dilediğince yaşayıp bunu yaptıran kızlarla dolu. bence kızın kendinde salaklık var.

@meltem hic hic alakasi yok. Ne kizda ne ailesinde lafi edilecek sey bile degil o. Tamamen severek uzaktan uzaga olmuyor denerek bir kacma bu.

çocuk felan yoksa boşanmak daha kolay olacaktır. başka bi çözüm göremiyorum.
çocuk yaparsanız o anne ilaç gibi gelecektir, gitmesin diye can atarsınız :)

@emirkulu2
Kızın kendisi dürüsttür, seviyordur, karşısındakini aptal yerine koymak istemiyordur ve bu yüzden bu diktirme eylemini zavallılık olarak görüyordur belki? Çözüm karşındakini aptal yerine koymak değil ki, seni olduğun gibi kabul edecek birini bulmak, sevmek varken. O dediğini yapanların eşleriyle çıkar için evlendiklerini düşünüyorum.

Neyse, konudan sapıyoruz. Çocuklarımızı baskıyla büyütmeyelim özetle...

@Mamutabi
Çocuk olmasa bari. Belki ileride kız pişman olur da ayrılmak ister, çocuk varken ayrılamaz... Anne baba olmak ne zor ya. Ödüm kopuyor bizim de ileride çocuklarımız böyle şeyler yaparsa diye.

anlayamadığım kısmı: gelin hanım bu durumu bilerek yerinden yurdundan kalkıp adamın yanına gelmemiş mi?
şimdi yaşayınca, tecrübe edince mi pişman oldu ve kurtulmak istiyor durumdan?
"ikna ederim ayrı oturmaya" diye mi düşünüyordu yoksa adam mı dürüst davranmadı ve bu anne ile yaşama olayını dayattı?
bu soruların cevapları önemli...

kayınvalidemle sadece elden ayaktan düşmüşse, yatalak hastaysa ve bakacak kimsesi yoksa otururum ve bakarım da en iyi şekilde. ama bu kayınvalidenin böyle bir durumu yok, kusura bakmasın onunla oturup televizyon izlemek, onun keyfine göre hareket etmek ve yaşamak zorunda değilim. böyle birşeye dayanmazdım, saçmalık. ya o gitsin başka bir eve, ya da eşimle ben.

cevapların hepsini okumadım ama sorun erkekte. anne bu durumdan sıkılıyor bile olabilir. ya da şu an hoşuna gitse de iki gün sonra sıkılacaktır - çünkü çok genç. kesinlikle normal değil bu durum. oğlu da annesinin genç olduğunun ve evlenebileceğinin farkında olabilir ve kıskançlıktan dahi yapıyor olabilir. bizde de ergen kuzenim bir benzerini aynı yaştaki annesine yapıyor çünkü.

Eğer annenin kocası bu çift evlenmeden önce vefat ettiyse ve kız bu durumu bile isteye kabul ederek yerini yurdunu bırakıp gittiyse müstehak.
evlenmeden önce bir zahmet bunları oturup konuşsalarmış.
sonrasında oldu ise durumu kabul etmeyecekti.
her gün gidelim,oturalım,evin alışverişini vs yapalım,her türlü yanında olalım ama aynı evde yaşamam mümkün değil diyecekti.(mecburiyetler vardır onu anlarım.)

annenin de bu konuda anlayışlı olması lazımmış,kendi söylemeli oğlum sizin eviniz ayrı benimki ayrı diye.

Kendi annem 1 hafta ziyarete geliyor,tv karşısında saçmasapan dizi izlerken daralıyorum,söylenip duruyorum.Kızın dayanamaması doğal da hata üstün hata yapmış.Nasıl toparlar bilemiyorum.

kacip gelen bir gelini erkek annesi pek sevmez.
kesin maraza cikar isin sonu.

müstahak
acımasız gelecek belki de o kız kaşınmış, dayanamayacaktı neden kaçmış hem de doğuya dizi izliyormuş bak o kadar hiç mi doğu dizisi izlememiş??..
madem dayanamıyor o zaman da boşansın madem. hiç ağlamasın benden zırnık merhamet işlemez valla. akıllı olsun birazcık.

ayrı ev tutçak durumu varsa karşı daireyi tutsunlar ona. Hem dibinde hem uzağında olur.

Evet türk erkekleri anneciklerini sever ve bu konuda kızlar kadar ikiyüzlü olamadığımız için kimse kusura bakmasın.

Soruna cevap olarak; Konuşarak her şey çözülür.

bu bir iş teklifi mi?

Vergisini,lisansini, ek giderlerini ve genel olarak business plan'inizi dusunduyseniz direk business plan paylasip bu tur bir seyi soyleseniz daha cok ilgi cekerdi.

Yoksa ben de simdi 5th ave'de sari R harfi gormek istemez misiniz diye soylerim ama lafta kalir :)

miami downtown, 50 derece sıcakta koşan/antrenman yapan adonisli abla abi kaynıyor.
etraftaki otel ve kafelerde ortalama bir yemeği 50 dolardan yiyorsun zaten.
bence oralarda da gideri olur ama tabi kiradır,işletmenin diğer giderleri vs nasıl artar,değişir bilmiyorum.

siz bu işe hiç girmeyin azizim.

günlük 30 menü satma hedefiniz varsa temel masraf çıkartırım diyorsunuz, menü başı 5$ kar diyorsunuz. e o zaman siz 4500 dolar aylık kar ile 4000 dolar kira nasıl ödeyeceksiniz?

peki ;
maaşlar
sigortalar
vergiler
demirbaş ödemeleri
işe ulaşımınız
paket servis yapılacaksa diğer araçların kira ve vergileri
enerji harcamalarınız
telefon faturalarınız
resmi işlem giderleri

hani o kadar çok kalem harcaması oluyor ki bir firmanın. ben gıda işiyle ilgilenmiyorum ancak 70 küsür farklı kalemde ödeme yapmışım geçen yıl. bence öncelikle bir restaurant' ın içinde bulunan ve çalışan biriyle görüşün gider kalemlerinizi. ondan sonra böyle bir işin fizibilitesine girin.

@galahad burada bi fizibilite çalışması yapmadım ben. kaldı ki en kötü ihtimal şirketi ayakta tutarız tarzında bir açıklamaydı o. biz de biliyoruz o kalemleri. gidip girmeden, bu işin mutfağında pişmeden iş yapılmaz. zaten hayal kurma maksadımı başta belirttim. gel hayale ortak ol diyorum. bu stresle hasta olursun ihtiyar, dikkat et.

Amerikayi bilmem de Ankarada spor sonrasi yemek yenecek tek bir yer yok. Porsiyon olarak da yapilis olarak da. Iki porsiyon yağlı tavuk Göğsü yemek zorunda kalıyorum.

Bu tip bir eksiklik varsa oralarda da, olabilir.

Eger hayalse bozmak istemem ama sadece hayal degilse soylecek bir iki seyim olabilir.

yoktur.

yoktur. düzgün yetişse de yoktur. dünyaya gelmeyi kendi istemedi. tüm mesuliyet anne babadadır.

mesuliyet yoktur vicdan ve vefa borcu vardır.

@from potomac to kuban +1

Yoktur..

İleride bana bakarlar düşüncesiyle çocuk dunyaya getirilmesine de karşıyım..

@nawar borç karşılığı verilmesi gereken bir şeydir. böyle bir yükümlülük altına girmeyi istememiştir çoğu kişi bence.

böyle bir yükümlülük altına girmek istemezsen yani bir şekilde sana bu sorulursa ve ailen de bu karardan haberdar edilirse ya asla doğmazsın ya da doğrulup cami önüne bırakılırsın. öte yandan ailen senin ilköğretim, sağlık, barınma ve giyinme ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra istediğin istisnasız her şey sakız bile dahil senin bu "mukavele"yi imzalayıp o borç altına girdiğin anlamına gelir. aksi durumda 18 yaşına geldiğinde seni kapının önüne koymalarına laf etmeyeceksin o zaman.

vefa borcu da orada başlıyor zaten. seni yetiştirirken sana bu yasaların getirdiği zorunluluklar dışında bir ekstra ilgi göstermeyene borçlu da hissetmiyorsun.

bu arada zamanında o cümleyi kullanmış biri olarak söylüyorum "istediğimi alacaksınız. bana ne o zaman doğurmasaydınız." son derece ergen bir tavır.

@nawar senin bu anlattıkların yüzünden ebeveynler doğurduklarına karşı sınırsız bir egemenlik anlayışı içerisine giriyor. bu hissiyat onların evlatlarına karşı aldıkları tüm kararları meşru kılıyor.

Ailede sorumluluklar yukarıdan aşağıya çalışıyor. Aşağıdan yukarıya olduğunda; anne babanın beklentide olmasını, zorunlu gibi bakmasını hoş bulmuyorum. (Muhtaç olmaları ve yardıma ihtiyaçları olduğu durumları ayrı tutarak.)

Yasal olarak da bakıma muhtaç anne ve babanın bakımı evladının sorumluluğunda oluyor.

İçinde yetiştiği topluma karşı mesuliyetleri de var. Denge kaçar öbür türlü.

merter-yenikapi(metro)
yenikapi-uskudar(marmaray)
uskudar-baro bahce(taksi)

bu sekilde dusunmustum ama nasil sizce?

olmamış. saçmalamışlar bence.

blow'ladı harbiden ha

banada bişey olmuyo gibi geldi

Oldu bende :pPPpPp

bu hem yükselen hem alçalan ses, bi yerde okumuştum bunun olayını. du bakayım bulursam editlerim.

bende bi etki yaratmadı

Ses her dinlediğinde son kalan yerden devam ediyomuş gibi üst tonlara doğru ilerliyo sanki. Deneyipte beceremeyen olursa diye söyleyim dedim :D

Bence olay şu, tı tıd diye iki tane ses var ya onların biri inceden kalına diğeri kalından inceye doğru gidiyor sonunda biri diğerinin başlangıçtaki sesine geliyor. tekrar başlatınca şaşırıyor tabi insan. gitarda denerdim şimdi ama uğraşamam.

bence herkes 3-5 tıklasın da reklam geliri artsın diye uydurmuş

(bkz: başaramadım abi)

Askerlik sana terhis belgesini almaya hak kazandıracak

Çok bir şey kazandırmıyor. Daha çok kaybettiklerine odaklan. Belki bir az soğukta kalmayı, az uyumayı, sorumluluk almayı falan öğrenirsin de bi ihtimal...

sabır.

askerlik insana bir şey kazandırmaz. birazdan burada da bazı kişiler çıkıp klasik bir takım şeyler söyleyecketir muhtemelen. ama o söylenecek olan şeylerin HİÇBİRİNİN askerlik ile bir ilgili yoktur, dolayısıyla askerliğin kazandırdığı bir şey de değildir.

askerlik hayatından 6 ayı çalacak olan, ve yaşadığın durumlara göre döndüğünde de fiziksel ve ruhsal olarak bir süre çöküntü yaratacak bir süreçtir.

bununla birlikte çok laylay lom bir askerlik de yapabilirsin belli olmaz. 6 ay boyunca algılarını mantığını, doğrularını, hayatla ilgili fikirlerini, ideallerini vs kapatacaksın. 6 ay sonra da kaldığın yerden devam edeceksin. dert etme, kafana takıp dert edeceğin bir durum değil şu an için.

Ben de 358 im aslında inatlaşmasam gitmeyebilirim ama gideceğim Allah kolaylık verecek inşallah:)

gideceğin yer tugaysa insanları tanırsın,sabretmeyi öğrenirsin.bazı şeylerin kıymetini öğrenirsin falan işte. gözünde büyütme askerliği.söylenenlere kulak asma.herkes istese de istemese de askere gidiyor.herkesin zamanı kıymetli.5.5 ayda da kimse kusura bakmasın hayat mayat değişmez. O yüzden kafanı boş laflarla doldurma.askerlik yapan tek insan sen değilsin .

değişik insanlar tanırsın ve bu insanların diğer insanlarla olan ilişkileri hakkında çok güzel deneyimler kazanırsın. çıkardan fayda sağlayanları, arkadaşlıkları öğrenirsin. düzeni öğrenirsin. askerdeki kurallar aptalca ama hala türkiye'nin en saygın kurumudur.

15 ay askerlik yaptım.

4 yilini verdigin universite sana ne kazandirdi ? Mal mal hocalarla ugrasmadin mi? Egitim olarak dusun, boktan sartlarda kalabilme egitimi.

eksisozluk.com

@divit en anlamlı teselli bu oldu. üniversiteden bişey kazandırabilmiş olsa bu halde gitmezdim askere zaten.

2 saat önce asker arkadaşımla konuştum valla.güzel insanlarla tanışıyorsun.gerçekten insan tanıyorsun.biçok zorluğa katlanabilecğini görüyorsun.insanın her duruma alışabildiğini görüyorsun.gerektiğinde az uyuyabileceğini biliyorsun neyse amk askerliği unutmaya çalışıyorum siktiri boktan bi yer işte sıkcan dişini gelicen bu kadar.

Kardeş kaybedeceğin keşke 5,5 ay olsa. imkanın varsa bedelli yap. çekilmez bu askerlik. ve askerliğin sana vereceği tek şey de işsizlik olacak, çok işine yarıyor.. :)

İstediğin yerde tuvalete girebiliyosun :)

18bin tl

18bin tl verdim bedelliye. ilerki donemlerde de cikacaktir. bedelli parasi vermemis olmaya sevin ama ben 180bin de olsa o parayi verir yine gitmezdim.

Askerden yeni geldim sayilir. Nispeten zor sartlarda askerlik yaptim. Hic bir bok kazandirmadi.

Asker akli basinda olmayan adama birseyler katar belki ama kisiligin karakterin oturmussa hicbirsey katmayacagi gibi bazi seyleri goturebilir bile.

Benim icin tek teselli cok yakin bi arkadas edinmis olmam.

askerlik, savaş çıktığı zaman askere çağrılırsak neyin ne olduğu ile ilgili bir ön gösterim çoğu vatandaş için. ayrıca aktif olarak yaşayan büyük bir savaş ekonomisi ve dengesi var. bu çarkın bir şekilde dönmesi gerekiyor. bu askercilik oyununun oynanması gerekiyor. ancak diğer bir kitle var ki sınırda askerliğini yapıyor işte asıl o insanlara sormalı onlara bu deneyim ne kazandırdı? netekim asıl "asker" onlar. biz ve çoğumuz kobayız resmen.

4 yıllık okulunda ne kazandın?
5 ay askerlikte ne kazanacaksın?

Nazını çekecek kimse yok. Hiç bir şey öğretmese başladığın bir işi bitirmeyi öğrenirsin..

Aklı başında adama bir şey kazandırmaz. Ama öyle abartıldığı kadar da bir şey kaybettirmez. Sadece ömründen boşa giden 6 ay, biraz sinir kat sayın artar, sabretmeyi öğrenirsin. Ama sonunda sayılı günün bittiğini bildiğin için kalıcı hasar oluşturmaz sende. Kısacası o kadar strese gireceğin bir durum yok.

hanım arkadaşlardan özür dileyerek yazıyorum başka türlüsü aklıma gelmediği için bu şekilde ifade edeceğim.

sevişirken zevk alıyon dimi? birde tecavüz var zevkli bişi değil misalen. birini isteyerek diğerini ise istemeyerek yapıyorsun, isteyerek yaptığında kazanımlar oluyor, zevk, ruhsal rahatlama, kendini iyi hissetme, istemeyerek yapılanda ise zorlanma, depresyon, intahara kadar giden bir yol var.

askerlikden, okuldan, işten güçten bişiyler kazanmak istersen kazanırsın aksi halde tecavüz gibi olur.

hani demişler ya adam tanırsın falan hikaye onların büyük kısmı, ben 12 sene önce yaptım askerliğimi giderken anama inat nasıl gittiysem öyle gelecem adam olmayacam demiştim, öyle de geldim. ama şimdi orada geçirdiğim sürec içerisinde almamayı tercih ettiğim şeyleri düşşünüyorumda salakmışım aslında evet askerlik sen istersen bir şeyler katar sana. sorumluluk alırsın, zor şartlarda elinde yeterli imkanlar yokken bir şeyleri başarabileceğini kanıtlarsın kendine ve başkalarına, ayakta durmayı öğrenirsin, hayat öyle partilerde treesome'larla geçmiyor sikiyorsun her gün, kazandığın 3 kuruşuda devlet alıyor evleniyorsun ev geçindiriyorsun ve imkanların kısıtlıyken o aileyi ayakta tutuyorsun, sadece paranla değil yaptıklarınla yapmaya çalıştıklarınla, bunların temellerini askerlikte alabilirsin de almayabilirsinde. ha şunu diyebilirsin ben bunları anlamak/tecrübe etmek için askerlikden başka yollarda yürüdüm zaten o zaman diyecek bişi yok tabii. ama ne olursa olsun hayattaki her durumda insanın öğreneceği bişiyler vardır alıp almamak tamamen senin tercihin.

ortam eğlenceli. çok değişik insanlarla tanışıyorsun. değişik kafa yapıları görüyorsun. hapçıyla otçuyla koyun koyuna yatıyorsun. çok değişik küfürler de öğrenebilirsin.

özgürlüğünün kıymetini anlıyorsun. şehir de büyümüş yetişmiş birisi olarak anadolunun ne kadar çöp gençliğin ne kadar boş olduğunu anlıyorsun. ulan ne şanssızmışım da bu ülke de doğmuşum diyorsun

hiç değilse hayat tecrübesidir. mühendisinden hapçısına, akademisyeninden ayakkabı boyacısına türlü türlü insanın bir yerde toplanmasından gören gözler için kazanılabilecek çok şey vardır bence. hay böyle işin gelmez olaydım dediğin anlar bile sana katkı sağlayacak. 2-3 saat hiçbir şey yapmadan elinde silah ayakta beklemenin insanı kendisiyle yüzleştirmesi vs gibi sivilde yapmayacağın şeyleri yapacaksın.

not: ben bir sonraki bedelliyi bekleyeceğim.

ufkunu genişletiyor. ama negatif yönde.

böyle bir tiyatro oyunu vardı başkan. ankara'da devlet tiyatrolarında gösterimdeydi bir sıralar. ben de izlemiştim. haluk bilginer'in de eserin sahnelenmesinde büyük katkısı olmuştur diye hatırlıyorum. bir dt oyun programına bakarsan belki yeniden sahnelenmeye başlanmış olabilir.

yorgos javellas'ın filmini diyorsan bende var.

@battal gemalmaz Evet onun filminden bahsediyorum. lesmiserables isimli arkadaş sağolsun yardımcı oldu mesaj yoluyla. teşekkürler.

amerikanın köpeği falan değilsin, sadece gördüklerinden kolayca etkilenen ve hemen özenen bir yapın var.

İasip yüzünden her ortama girişimde heyooooo wassup bitches diyesim geliyor, sadece bu.

Amerika dunyanin en iyi Pazarlanan ulkesidir. Her anlamda. Adamlar amerikayi arzu nesnesi haline getirdiler. Muzikleri filmleri politikasi herseyiyle.

Durumun normal yani.

ya ben de deli gibi amerikan dizisi izliyorum ama öyle tepkiler vermiyorum. Bu durumdan kurtulmak için size bir doz "tatar ramazan" öneriyorum :)

vallaha dediklerinin hiçbirisini yapmıyorum.
anlık tepkilerim genelde anasıki şeklinde oluyor. soğuk için mesela "oha hava göt kesiyor" ya da "taşak çatlatıyor" derim.

tharcian'ın dediği doğru. izlediğin şeylerin hayatına yön vermesine izin verme.

arada, duruma cuk oturan atasözü, deyim, vecize falan varsa bildiğim, bilinen ortamda kullanırım fakat öyle yes, no, sori, ups falan yok, ama ikinci bahar'da vardı öyle konuşan ve amerika hayalleri kuran iki delikanlı.

amerika'dan döndüğümde kullandığım kelimeleri hiç değiştirmek istemiyordum. aynaya ayna demektense mirror demek daha hoş geliyordu. yolda gördüğüm arkadaşlara how u doin diye sorasım geliyordu. zamanla çay içip derdo bi tavırla sigara çekmek daha cazip hale gelmeye başladı.

Nick the chopper arti 1. Her seyi gectim de ouch nedir aga

ilkokuldan beri ingilizce okuyorum. üniversiteyi yabancı dille egitim veren kurumdan bitirdim. iş icin sürekli yabancı ınsanlarla gorusmek durumundayım ama "holii krepp" i ilk defa duyuyorum. ayrıca ouch ne amk

hadı amk demek varken neden come on diim ki

neyse yeterince linç etmişler, bir şey dememe gerek kalmamış :)

Güvender'inki güzeldir. Bir de Yargı'ya bakabilirsin ama biraz basittir. Geçmiş yılların Ales sorularına bakmak bence en verimlisi. Azav

geçmiş yılların ales sorularına bakarsanız sınavda şok olma ihtimaliniz yüksektir. çünkü ales 2013 sonbahar ile kabuk değiştirip bambaşka bir sınav oldu. çok zorlaştı.

denemelerin çoğu da ales'in yanında basit kalıyor. soru hazırlayanlar da uyum sağlayamadı daha. mümkün olduğunca zor soruya sahip olanı arayın.

Yediiklim yayinlarinin ales kitaplarini oneririm.

alemin kralı. bunu izlettir 5 yaşındaki çocuk iqsuna göre yapılmış. kolay anlaşılır

Gora nın ingilizce altyazılı versiyonu vardı youtube da. Hem de çevirisi gayet başarılıydı, yani sözlükten bakıp çevirilmiş gibi değildi.

alemin kralı ne ya. ülkeyi bununla mı rezil edeyim.

çat kapı vardı bir ara. onu anlayabilir diye dusunuyorum.

bombacı mülayim. dalga geçmiyorum aç bi izle çevirisini rahat yaparsın kanımca.

7 numara ?

Adım Mesut, göbek adım Bahtiyar.

sarılma olmayacaksa gelirim

@isadora ahahaaha çok iyi :D :D

@isadora @capitatum geçin dalganızı :d

böbreği nereye bırakıyoruz?

@spirit masa 13 haci abi 2 de ciger var

femme fatale?

@rentts bunlarin hiphop, r&b, house takilanlari ;)

bence bu isteği bastır. sonuçta anana sarılmak isteseler hoşuna gitmez demi?

@camfrog meseleyi saptirma. Genc ve ozgur 2 insanin sarilmasindan bahsediyoruz. Evli-barkli insanlar cocuklarina, torunlarina sarilir zaten. Kotu zihniyetlisin

tamam bişe demedik ne kızıyosun ya :/

www.youtube.com

cuddle buddy

@icemint bati medeniyeti beni anliyor ya; free hugslar, cuddle buddyler, baslikta verdigim ornek. sosyalde soylesek sapik sanarlar, geliyoruz buraya yine oyle saniyorlar :d sarilmak cok guzel lan sarilin hep

@ feel good yanlış yer de doğmuşsun

tangoya başla, sarılma ihtiyacına birebir gelecektir.

Sarılmak/dokunmak bir ihtiyaç evet, bunun için partiler yapılıyormuş Amerika'da :)

cinsellikten kaynaklanıyor diye düşünüyor olabilirsin ama bunun altında yatan duygusal boyut da olabilir. dediğin gibi iki özgür kişi sarılıyor sorun yok ama sen bu durumunu sorgulaman, üzerine gitmen gerekiyor bence. :)

@gadasiz oyle dusunmuyorum ya keske kimse oyle dusunmese de ozgurce sarilabilsek

Camfrog +100 ajsahaha ciddi ciddi okudum yarışdım ksşalsll

1- hayır

2- evet

3- evet

4- ne yapayım, beni alakadar etmez. onu oy verenler düşünsün.

5- hayır, en sarsıntılı dönemde bile şüphem olmadı.

6- tuhaf? bazen. ama mantıksız bulduğum veya reddettiğim bir şey yok.

Yetmez ama, hepsine evet.

1-hayır
2-evet
3-hayır
4-bu soruyu anlamadım.
5-hayır. çünkü aklıma takılan sorulara karşılık bulabiliyorum. bu dini kaliteli yaşayanlar, felsefesini iyi idrak edenler hala var. sadece islam nasıl bir ütopya sunmak ister? bu soruyu tam netleştiremedim.
6-bir düşünce topluma mal olunca düşüncede sapmalar meydana gelir. bâtılı oluşturan bunlardır bana göre.

son olarak bir doğrunun yanlış insanlar tarafından kullanılması onun doğruluğundan eksiltmez.

evet
evet
evet
hayır
hayır
hayır

1. evet
2. evet
3. evet hem de çok.
4. yapmadım.
5. o aşamaları geçeli birkaç sene oldu.
6. tuhaf geldiği olduğu anda hemen açıklamasını arıyorum. şimdiye kadar mutmain olmadığım olmadı.

eğer buradan bir istatistik çıkartmak için sorduysan evet, alayımız zındığız galiba :D

4 ü nasıl anlamadınız yahu.
adam imajınız zedelendi ise, bu imaj zedelenmesini tersine çevirmek için bi şey yaptınız mı diyor.

yani ortaya cikp hayiir bunlar gerçek müslüman degil gerçek müslüman biziz. gibi.

koyu bir dindar değilim. gidip gelen bir insanım ama cevaplamak istedim.

1-Evet
2-Evet
3-Hayır(bireysel olarak)
4-
5-Oluyor
6-Dogmatik öğretilerin tamamının bozulduğunu düşünüyorum. Her ne kadar müslümanlık kabul etmese de nasıl oluyor bu anlamış değilim. yani 1500 yıl önce gelmiş ve bozulmamış olduğu söylenen bir kitap geleceği kapsayarak mı söyledi? iletişim çağındayız ve emin ol kuranı yeni baştan tamamına yakınını çarpıtarak internete koyabilirim. Bunun için birkaç bin tl harcayıp insanları etkleyebilirim. Bir de bunu misyonerlerin, din karşıtlarının büyük bütçelerle yaptığını düşün? Zaten etrafta binlerce çeşit yorum var. hepsi de farklı şeyi söylüyor.

Gidip gelmemin nedenini ise enerji ve madde denen şeyin milyarlarca yıl önce hiç olmaması. Hiçlik denen şeyin bile olmaması ve bir bigbang'in oluştuktan sonra kainatın oluşması çok zor bir konu. Düşünsene bırak enerjiyi ve maddeyi boşluk bile yok. Fatal error veririrm. Canlıları falan salla o çürütülür ama kainatın oluşumu çok alengirli bir konu.

1. evet
2. evet
3. evet
4. evet, kendim olmak :)
5. din konusunda mı? asla. daha kafamda iç bir şey yerine oturmamışken bir defa acaba dedim ve kafama takılan herşeyi araştırıp bu dinin hak din olduğuna ikna oldum. o zamandan beri o konuda acabalanmam hiç. Allah imtihan etmesin bi daha. Yusuf İslam'ın bi lafı var, 'İslamı bugünün Müslümanlarına bakıp öğrenseydim asla Müslüman olmazdım' diye.
6. Senin dogmatik dediğin şey Kur'an sa seni kınıyor ve sana laflar hazırlıyorum.
Dogmatik denen şey bana gelenek görenekler töreler geliyor, tabii insan hayatına zararı dokunanlar.

1- evet
2- evet
3- hayir
4-
5- evet
6- her zaman

tıbbi nedenlerden ötürü mesela otobüste ayakta duramadıkları için.
toplum değerlerinden biri olan huzuru hayatı boyunca ailesi ile etrafına sunduğu için.
tecrübelerine saygı göstermek için.
son zamanlarını iyi geçirmelerine yardımcı olmak için.

ama senden 3-4 yaş büyükler senden saygı istiyorsa (sırf yaşı için), salla gitsin. narsisttir onlar.

yaşlı insanlar fiziksel olarak gençlere göre daha zayıg olduklarından, daha çabuk yorulduklarından olabilir.

öte yandan yaşlı bir insan ölüme bizden biraz daha yakın olduğu için son günlerini iyi yaşasın denilebilir.

yaşlı insan hayat tecrübesiyle gençlerden daha birikimli olabilir, gençlere yol gösterebilir.

yaşlı insan bizi çocuklarını büyütmüş okutmuştur, çocukları veya çevresindeki diğer küçükleri ona saygı gösterebilir, iade-i itibar gibi.

yaşlı insanın mirası çoktur, ölmeden bana da bir şeyler bıraksın istenebilir.

daha yazardım ama mürekkebe zam geldi.

Saçmalıktan başka bir şey değil. Bir kişiye kişiliğinden dolayı saygı duyulur, yaşlı olduğu için değil. Al birini sok odanın içine suyunu yemeğini ver yaşlanır zaten yaşlanmakta bir marifet yok. Önemli olan ne yaptığı.

fiziksel zayıflıkları olan herkese yardımcı olmak insan olmanın esas kurallarından birisi değil midir? bunun yaşlılıkla bi alakası yok bence. hele hele saygıyla, hiç yok.

sırf son zamanlarını yaşıyor diye iyi davranmak yapmacık ve samimyetsiz değil mi? ayrıca son zamanlarını yaşamayan herkese kötü mü davranıyoruz?

tecrübe konusuna katılıyorum fakat, hayatının 60 yılının 30 senesini televizyon karşısında geçirmiş(kendine ve çevresine faydalı bir şeyler üretmeyi aklının ucundan bile geçirmemiş insanları kastediyorum.) bir insan da dahil midir saygı göstermemiz gereken yaşlılara?

Böyle gelmiş amk böyle gidiyor.

saçma ama insan yapmadan duramıyor işte.

biraz kültürel biraz da dini bir şey bu. dini derken islam vs. anlaşılmasın. eski zamanlarda senin benim gibi üniversite okuyup, televizyon veya internetten bir şeyler öğrenip (magazin değil) kendini geliştirme gibi bir olay yoktu. bilgi büyük oranda birikim ile artıyordu. bu da yaş ile gelen bir şeydi. o yüzden toplumlarda yaşlılar her şeyi olmasa da birçok şeyi bilen ve tecrübe etmiş kişiler olarak görülür, onlara saygı duyulur ve danışılırdı.

dini açıya gelecek olursak da kendinden önce gelenlerin, ölmüş atalarının kendisine yol göstereceğini, islamın yozlaşmış versiyonunda bol bol göründüğü şekli ile meleklerin, peygamberlerin yardımcı olacakları gibi kendilerine yardım edeceklerini düşünen toplumlar var. bu tam bir dini inanış şekli değil. dinin parçası bir nevi töre.

genel olarak büyüğe saygı olayının bundan olduğunu düşünüyorum. hayat tecrübesi konusu kişiden kişiye ve kişinin büyüdüğü yere göre değişir. fakat şimdi 15-16 yaşındaki bir çocuk pek ala 60 yaşındaki bir kişinin hiç bilmediği birçok şeyi bilebilir. gelişmiş toplumlar ve modern ailelerde bu kabul görülür. öte yandan bizimki gibi bu konuda hala ilkel kalmış zihinlerde "sus, büyüklerinden iyi mi bileceksin?" kafası hala varlığını devam ettirmektedir.

otobüste yer verme konusu var mesela. olayın yaş ile bir ilgisi olmamalı. fiziksel olarak herhangi bir sorunu olan kişiye verilmeli eğer yer verilecekse.

tabii sabahtan beri ayakta olan, çalışan bir yerlerden bir yerlere koşuşturan gençlerin, muhtemelen komşu ziyaretinden, gezmeden vs. dönen yaşlılara yer vermesi olayı başka bir konu.

zamanında bir adam mı demişti nerede okudum hatırlamıyorum: "türkler çok cana yakın ve yaşlılarına çok saygı duyuyorlar ancak başka iyi yanlarını göremedim" demiş. ahahah o kadar yani.

gerekmiyo.

biz yaşlı ve erkek egemen bir toplumuz. nedenlerden biri bu.
değişen ve globalleşen dünya kültüründen de nemalanıyoruz, olumlu ya da olumsuz yönde değişimler de oluyor.

mesela, artık yaşlılara otobüste yer verilmiyor pek fazla. gençler kişilik hakları olayını otobüste yer vermeye indirgemiş görünüyorlar. oysa olay bu değil. otobüste ayakta gitmekte zorlanacak olana yer vermek gerektiğini düşünüyorum. mesela ben çocuklara yer veriyorum, ayaktayken iyi tutunamayabilir, otobüs ani fren yaptığında başını çarpabilir çünkü. gebelere de yer veriyorum, ayakta gitmekte zorlanacağını gördüğüm yaşlı veya eli kolu dolu insanlara da yer veriyorum. oturarak gitmek meraklısı değilim, ancak çok yorgun olduğumda, ağrım olduğunda biri bana yerini verirse de kabul ediyorum. yorgun değilsem, ağrım yoksa teşekkür edip kabul etmiyorum. (oturarak gitmek durumunda olduğum zamanlarda iş çıkışı saatleri ise ortalık sakinleşene kadar binmediğim, durakta beklediğim zamanlar da oluyor, gençlerin sandığı gibi gezmekten dönmüyorum, akşama kadar ayakta yaptığım gönüllü çalışmadan dönüyor oluyorum)

yaşlılara gösterilen saygının bir nedeni de yaşanmışlıklar, deneyimler. kaç yaşındasın bilmiyorum, diyelim 21 yaşındasın. kardeşin var veya yok, senden yaşça küçük biriyle iletişimini düşün. mesela 17 yaşındaki bir gençle iletişimini düşün. 10 yaşındaki ve 5 yaşındaki çocuklarla iletişimini düşün.
yaş ilerledikçe aradaki fark yakınlaşıyor. 24 ile 21 arasında çok büyük fark olmasa da bir fark oluyor. 50 ile 55 arasında ise fark yaş ile ilgili olmuyor deneyimlerle ilgili oluyor.
50 ile 80 arasında ise fark hala büyük kalıyor. tabi bunlar hep genel olarak.
mesela al birini sok odanın içine yaşlansın durumu olursa o kişinin diğerlerine ağır basan tek deneyimi "hayat bir odanın içinde nasıl yaşanır" olacaktır.

ayrıca yaşlı ve erkeğe gösterilen saygının yanı sıra parası olana, mevkisi/etiketi olana da kişiliğinden bağımsız olarak ekstradan bir saygı gösteriliyor. yabancılara da kendimizden çok değer veriyoruz, yabancı hayranlığımız da uç boyutlarda.

ümmetçilik fıtratımızda var mı desem, ne desem bilemedim.

bildiğim tek şey, biz millet olarak düşünme özürlüyüz ve öncelikli olarak bu çıkmazdan kurtulmamız lazım.

belki bilmeyenler vardır büdütü: 54 yaşındayım, yani yaşlı tayfasından oluyorum.

Eskiden hayat tecrübesi daha kıymetliymiş de ondan.

hayat aklini konusacak bir filozof uret + 1

oturması gerektiğini düşündüğüm kişilere yer veriyorum. çocuk, yaşlı, hamile, engelli vs.
saygıdan ziyade karakter ve davranış biçimi ile ilgili. tanımadığın kişiye niye saygı duyucaksın..

yaşlı birine otobüste yer vermeyi mantığa sığdıramıyorsa bence bu kişide sıkıntı var demektir..

bizi insan yapan kavram ne biraz düşünün..

türkiye'de bu yaş kitlesinde olan insanların eğitim durumunu hesaba katacak olursak yaptığınız davranışı bir saygı unsuru değil de yapmak zorunda olduğunuz bir mecburiyet şeklinde algıladıklarının farkına varabilirsiniz. benim içimden pek gelmiyor ama ülkede baskı yemediğimiz yer yok neredeyse. istemeyerek yer veriyorum.(cevapta kastedilen kişilerin fiziki mazeretleri yoktur. neticede yaşlı birinden bahsediyoruz, fiziki olarak kısıtlı birinden değil.)

bütün toplumlarda var bu bebeğim sadece burda değil. sadece modern toplumlarda da değil. antropolojik olarak topluluk kültürlerinde böyle bir davranış/yaklaşım var. kültürün bir parçası. neden diye sormak çok manalı olmayabilir çünkü yaptığımız kültürel birçok şeyi sebepsizce yapıyoruz zaten. ama şöyle bir sebep makuldür: tecrübe. senden daha çok hayat tecrübesi, bilgi birikimi olduğu için üst rütbededir. tabi 2-3 yaş büyük olması bunu karşılamaz pek, yaşlılardan bahsediyorum ben. bir de şöyle bir laf vardır: "biz gençliğin nasıl bir şey olduğunu biliriz, gençler yaşlılığın nasıl birşey olduğunu bilmezler" gibi bişeyler...

şu otobüs olayı komiğime gidiyor benim. ulan yaşlı dolu otobüste gençler hep ayakta mı gitmek zorunda. genç dediğim hadi 20 yaş değil de, 40 yaşındaki adam yaşlı görünmese bile diri bir adam değil her zaman. ya da ne bilim 50 falan. bütün o oturan yaşlılar gençken yaşlılara yer mi verdiler amk. belediye düşünsün yaşlıların nereye oturacağını. yaşlı otobüsü yapsın, belli bir yaşın altın binemesin :)

saçma sapan bir şey işte. yaşlılar diye her boku yapabileceklerini sanıyorlar.
hemen bir metrobüs hikayesi anlatayım size yaşadığım; bir gün yine metrobüsteyim yaşlı bir kadın bindi ama çok da değil 60 falandır. ayakta falan durabiliyor zayıf falan. bir genci kestirdi gözüne işte orada dolanıyor falan. sonra başladı söylenmeye yeni nesil falan filan diye. diyor ki çocuğa bunlar allahsız ya bilmemne falan. çocuk da kalktı allahsızım lan var mı dedi. hala söyleniyor kadın. çocuk aya kalktı meğer sakatmış. kadında da ne bir özür ne bir kusura bakma ne bir şey ayar oldum kadına.

ben mesela canı gönülden yer veriyorum problem değil. ama insan bir tebessüm, teşekkür bekliyor. hiç oralı olmaması ayar ediyor. itiyor seni oturuyor falan bir "heralda kalkıcan lan" tavırları.

el paso'yu seviyorum ben

bigos, leman
7. caddenin sonunda bigosun karşısında bi yer var adını unuttum orası da iyi.
7'nin sonunda sağdan aşağı salınca solda bi yerler var adını yine unuttum :)
3. caddede new castle var. el paso var 2. caddede. şimdi üşendim yazmaya da daha var

bigos

Sevgili camiası popüler sever. O yüzden Bigos.
Yok şekilci değilim derse Tatanka vardır 7'de.

sampiyon kokorec?

disaridan icecek getirmek yasak yalniz.
2.caddenin basinda.

Yılbaşında gidecegimden kokoreççi olmadı bak.

del mundo

classic cafe
sıcak şarabı güzel, müziği güzel. yemekler de gayet iyi.

web işine girmek için web tasarım öğrenmen gerekmez mi? interaktif pazarlama bambaşka bir şey bilişim sistemleri bambaşka bir şey :) next akademi'yi biliyorum. fakat buradaki bilgilerin çoğu fikir bazında yani uygulama bazında değil. web tasarım daha teknik bir konu. şimdi pazarlama iletişimi mi istiyorsun web mi? :) yani interaktif pazarlama programında göreceğin şeyler markalama modelleri nasıl yapılır? marka nasıl konumlandırılır? bütünleşik pazarlama araçları nasıl daha etkili kullanılır?(sponsorluk, yerinde pazarlama, online vb) Hedef kitlenin sosyo kültürel sınıfına göre ne tarz bir yol seçmeliyiz gibi gibi. öncelikle neye yönelmek istediğine bağlı :)

@secilmis web tasarimi oluyor sanirim benim dedigim ama o bolumde komple bir sekilde yetistirebilirdim kendimi. bu isin yolunu yordamini ogrenirdim, bilgilerimi hangi alanda kullanabilecegimi ogrenirdim. elde kalan imkanlarla isin teknigini ogrenebiliriz ancak diye dusunuyorum. en basitinden nasil bu ise gireriz? metinde yeteri kadar aciklama yapilmis.

Hangi işi yapacağını bilmiyorsan, bunu uzaktan tespit edemezsin ve öğrenemezsin.

Ayrıca iş fırsatları eyaletten eyalete değişiklik gösterecektir. İş derken, üretimden mi bahsediyorsun o bile muamma.

@hiko perde asil isimiz ama kendimi bu sektorle sinirlandirmiyorum. cunku zaten hazir urunleri seven bi pazar. perde kumasi satmaya cabalamak da ayri bi muamma. onun icin her turlu fikre acigim.

Abi simdi sana seri bazi sorular yoneltecegim.

Daha evvel neyi aldin sattin ve simdi ne alip satiyorsun?iyi bildigin bir is var mi?amerika da yasadin mi?amerika nin neresinde yasamayi dusunuyorsun?amerika da calisma,yasama izniniz var mi?vergi sistemini,ithalat yapacaksaniz gumruklerini biliyor musunuz?bu ve bunun gibi bir suru sorunun cevabini vermelisiniz oncelikle.ben kanka dondurma isine gir desem,dondurma yapmayi biliyor musun,nereden alacagini biliyor musun,dondurma kasigini hic kullandin mi gibi bir suru problem var.kis sporlari malzemeleri sat desem bir dukkan tutup sen gidip miamide acsan bu dukkani gene olmayacak.sorunun zamanin boslugunda kaybolmamasi icin elindeki para haric butun doneleri yazman gerekiyor.para burdaki son etken.

Isadamlari derneklerinden bu konuda yardim alamazsin,girisimci dernekleride oyle.o tarz bi komunite su isi yap demez,bir ihtimal tocaret odalarindan pazar arastirmalari bilgisini alirsin.

Geriye ne kaliyor,donerci acmak,onuda soylememize gerek yok.

Ben amerikaya yerlessem ne yaparim,hemen cevabim hazir su an yaptigim isi yaparim.

Napabilirsin ki? Ismi bilinen bir markadan franchise veya bayilik kovalarsin. Restoran olur fastfood olur. Bi de helal food diye bir olay vardo populerdi oldukca. Buna da 100k $ yeter mi?

Eyalete gore degisiyor tabi de asgari ucret ortalama 7.40$ saat basina. Asgari ucretle haftada 5 gun gunde 10 saat calisan biri fazla mesai ucretiyle maksimum 1 yilda 100k $ biriktirebilir. Is kurmak ocin yeterli degildir bu.

Ha cilginlik yaparsin. Sokaktaki seyyar pilavcilar var ya burda. 20 tane seyyar pilavci ayarlarsin yollaarsin muhtelif yerlere. Hepsine birer zenci koyarsin. Torbaci gibi satsinlar. Anca bu olur o paraya.

Asgari ücretle günde 10 saat çalışan birisi 1 yılda maksimum $27375 para kazanır. Asgari ücretle çalışan vatandaşlara genelde haftada 30 saatin üzerinde iş vermiyorlar bu arada. Yani asgari ücretle çalışan elemanların aylık kazancı ortalama $900 civarında.

Esas soruya dönecek olursak, burada yemek işi çok tutuyor. Dönerci açsan günlük ortalama 500 müşterin olur. Kişi başına $10 dolardan günlük ciron $5000, yıllık ciron da $1825000 olur.

Tabi ki her otelde bedava degil, oyle olsa herkes yer ayirtip iptal eder

Evet var. İptali belirtilen zamanda yapmadıysa alıyor oteller. Demek ki bi gün kala iptal etmiş teyzen.

rezervasyon tarihinizden 2 gun once bir iptal gerceklestirdiyseniz boyle bir iptal ucreti yansimiyor diye biliyorum.

yahu bari %10 falan alsın. ücretin tamamı alınır mı? :( e şimdi adrese fatura mı gelecek ne olacak?

rezervasyonu ocak sonu için yaptırmış ve yaptırdıktan 5 dakika sonra iptal etmiş

Rezervasyon rakamı kadar değildir, tek gecelik ücret alınır, siz de tek gecelik yaptırdığınızdan ücretin tamamı alınıyordur. Her odanın otelin şartı farklı oluyor.

bazı oteller parayı direkt alıyorlar, bazıları almıyorlar. inceleyip ona göre rezervasyon yapmak lazım.
bence booking yönetimiyle iletişime geçip durumu açıklasın yanlışlık olduğunu bildirsin.

Yaptırdığında kendisine bir e posta gidiyor şu tarihe kadar rezervasyonunuzu ücretsiz iptal edebilirsiniz diye. Bi baksın bakalım var mı o ibare?

Var tabi. Ben de odemistim. Rez. yaparken sartlarda yazar onu. "Su tarihten sonra iptal edersinz ilk geceyi odersiniz" gibi birsey soyler mesela. O sartlara gore kesinti yapar.

ücret alınır sadece bazı oteller ücretsiz rezervasyon yapmaya izin veriyor bazıları iptali halinde şu kadar kesinti yaparım diyor. Otel politikasına göre değişiyor,

Sonuç evet para keserler karttan bence kesmeden hemen iptal ettir kartı dicem ama çözüm olmaz her türlü alırlar gibi geldi bana geçmiş olsun
son çare önce booking.com a sonra otele mail atın durumju anlatın belki sıkıntı çıkarmazlar

nüfusu 15 milyonun üzerinde 30,40 tane mega şehir denilen şehirler olacağı varsayarsak, şehir devletlerinin tekrar gündeme geleceğine inanıyorum.

baska yok mu? fikirler ucussun istiyorum. :)

google'ın süper güç olacağını düşünüyorum.

Cinsellik sinirsiz olacak herkes birbirini sikecek ar namus kalmayacak, gidip patrona falan pandik atcaz. İdiocracy filmini izle

@imojeen para ve makam için insanlar yaşadığı toplumu satıyor yani?

amaç farklı çünkü. meclise gelenler vatan millet sakarya için gelmiyorlar. çeşmeler akarken biz de küplerimizi dolduralım. iktidara yakın duralım. indira gandi yapalım.

ben sana soyle bi olay anlatayim; sabah babamla ise gitmek icin arabaya atladik. arabayi parktan cikarirken onumuzdeki servis aracinin gecmesini bekledik. o sira servis aracinin uzerindeki yaziya dikkat ettim. civarda bulunan eski bir ilkokulun imam-hatip orta okulu oldugunu gordum. tartisilirken bana cok soyut, bir paranoyaymis gibi gelen konular bir gercek olarak suratima carpmisti. neyse, dedim ki; baba, ali fuat(bahsi gecen okul) da imam-hatip olmus... ne guzel olmus ya. bu hukumet de calisiyor gibilerinden birsey soyledi. hic imam-hatip egitimi veren kurumlarin modern bilime, akla, evrensel degerlere verdigi onemi tartismaya tenezzul etmedim. gerek de yoktu zaten, is isten coktan gecmisti. diyecegim o ki; bu millet de kendisi kasiniyor.(oyle gote boyle yarrak)

imojeen+1

eğitim sistemine ilk saldırı müfredat üzerinden oldu zaten. 2000lerinbaşlarında özellikle anadili İngilizce olan ülkelerin genel k12 müfredatlarında yaptıkları değişikliklere ve moda olan söylemlere bakarsanız bir patern görürsünüz.

bu değişiklikleri, bu arada, bizimki gibi ülkeler de uyguladı. bizden istediler de ne zaman yapmadık zaten, köy enstitülerini de marshall pakedi karşılığı kapatmıştık.

kaynak gösteremeyeceğim çünkü yıllardır arıyorum ve bulamıyorum ancak thatcher döneminde İngiltere'de okulların genel hedefinin öğrencilerin kapasitelerini maymun zekasına denk gelen 5. ya da 6. seviye zekaya düşürmek olması gerektiği gibi gizli bir gündem olduğuna dair tartışmalı bir bilgi duymuştum tv programalrından birinde. thatcher'la ilgili olarak yönetim kadrolarına vatansever getirmemek yönündeki diğer bilgiyle karıştırıyor olabilirim. emin değilim. ancak ikisi de bu dünyada tasarlandığının iddia edildiğini işittiğim şeyler.

bir örnek: www.telegraph.co.uk

burada aşağı yukarı bahsedilen şeyi ben 2000 başlarında eğitim fakültesinde okurken fark ettim. lesson plan yapmak gerekiyordu. abd'den bir iki örneğe bakmak istedim. ışık kırınımını seçmiştim konu olarak, haliyle "refraction of light" bulmayı bekliyorum, okulun tekinde konu başlığı "why do the wings of butterflies change in color" gibi bir soru cümlesiydi aşağı yukarı. linkini verdiğim haberde de tam bunu anlatan bir durum var. traditional subjectlerden theme'lere kayış.

o zamanlar neden constructivism > behaviorism gibi bir tartışma yapıyordu bulunduğum üniversitenin fakültesindeki rezil bir iki instructor, onu anladım.

anladım ki bunu düyada tartışmaya açmışlar zaten; o ayakla müfredatlara saldırıyorlar.

behaviorsim önceki bilgiye dayanır. hani math 102 için math 101 prerequisite'tir ya. işte o bloom taksonomisinden gelen bir mantığa dayanır. kavramlar haritalandırılır, ilişkilendirilir ve bilginin inşası hedeflenir. ezber burada dili konuşurken alfabeyi bilmenin gördüğü görevi görür. o nedenle belli dereceye kadar elzemdir. ancak ondan sonra bilginin farklı durumlara uyarlamasıyla gelen hands-on experience bilgiyi şekil alır hale sokar ve öğreneni hakim kılar. constructivism'de her çocuğun kendi keşif süresi olmalıdır, her çocuk farklı öğrenir vs. yani program aslında bilgiyi construct edeceğim derken ortadan kalkar; teori oturtulmadan pratik bilginin eklektik yamalı bir bohça gibi bağlamından koparılıp aktarılması sözkonusu olur vs... tam bir hayallerde yaşıyor bazı götoşlar vakasıdır. çok uzun konu.

işte eğitimde constructivist ekol argüman yapılarak müfredatlara darbe yapıldı. özgürlük kaybetmek için argüman olarak kullanıldı, kazanmak için değil. "herkes bilim yapamaz/yapmak istemiyor" gibi tercümesi "işçisin sen işçi kal" olan sloganlar giftedness kavramı da ortaya atılarak desteklendi.

beyin plastisitesinin ölene dek sürdüğünün ortaya çıkmasından itibaren bilimsel etik kalıcı bir IQ kavramını reddetmeliyken "nature vs nurture" tartışmasını "nature" etkendir diye sonuçlandırarak statükoyu korumanın uygulamalı biliminde bir adım daha attılar.

Yanlış düşünmüyorsun. Evet politika bu yönde. Şimdi değil ezelden beri bu yönde. Arada değiştirme çabaları oldu. Zamanla o çabalar da sıfırlandı bir şekilde.

Biz diye sormuşsun. Halk olarak bize yönelik boyutu bence şöyle;
Bir şeylerin yanlış gittiğini anlayabilmek için öncelikle sorgulayabilmek lazım. Bizler sorgulamaya yönelik yetiştirilmiyoruz, üstü örtülü veya açık (son zamanlarda çok açık) ümmet olarak yetiştiriliyoruz. Dolayısıyla çoğunluk neden diye soramıyor bile. Senin gibi bu soruyu sorabilenlerin sayısı epeyce az. Az sayıdaki sorabilenlerin bilgiye ulaşabilmeleri de sancılı. Mesela konudan anlayan araştıran bilen kişilerin ne dediğini anlamak için ingilizce de bilmek gerekiyor.
Eğitim üzerine tonla araştırma var. İlgililer okuyor yazıyor başka ülkelere gidip araştırıyor ediyor. Paylaşma halkası parası olan için tamamlanıyor, para yoksa halka kopuyor. O bilgilere ulaşması gereken eğitim kadrosu çalışmak zorunda, bilgiyi sunacak olan da bilgilenme sürecinde harcama yapmak zorunda.
Eğitimle ilgilenen vakıf ve dernekler var, mümkün olduğunca seminerlerine katılıyorum. Konuşmacılar konuyu genel hatlarıyla açıp bilgi için kitaplarını tavsiye ediyor. Gelen dinleyicilerin 4/5 i özel okullardan, gerisi dernekten-vakıftan burs alan öğrenciler ve bizim gibi gönüllü çalışanlar. devlet okulundan bir-iki öğretmen ya oluyor ya olmuyor.
Politika bu yönde dediğimiz cahilleştirme konusu olmasa ilgili bakanlık eğitim kadrosunu yıllık seminerlere alır, kadroyu dinamik tutar. O ise okullara mescit yapmakla, öğretmenleri fişlemekle ilgileniyor.

Sorunları konuşmak yeterli değil. Önemli olan çözüm üretmek, çözümde birleşmek.

Bana göre, bizim halk olarak en önemli eksiğimiz soru soramamak. Öğretmen arkadaşlar daha iyi bilirler öğretmen olmayanlar da kendi öğrenciliklerinden biliyorlar. Sınıfta soru sormaya mı cevap vermeye mi odaklıyız?
Soru sorabilmek düşünen insanın eylemi değil mi? O zaman bu yanlışa dur demek gerekiyor. Düşünce özürlü bir toplum olmaya devam etmek istemiyorsak gelecek kuşakları soru sormaya alıştırmalıyız.
Benim öğrencilerime verdiğim tek ödevim budur arkadaşlar.
Sınıflarımda iki kuralım var.
1. Biri konuşurken asla onun sözünü kesmemek.
2. Soru sormak serbest. Ne kadar çok soru o kadar iyi. Güzel sorular takdir alır.

edit: godoşu beklerken arkadaşım, belli ki güzel bilgilerin var, türkçe yazsan da ben ve benim gibi ingilizce özürlüler de anlasa ne güzel olur :)

@the feel good, işin can yakan kısmı da bu. en yakınlarımızı kurtaramıyoruz. bizden sonra gelenleri aydınlatmak görevimiz oldu.

@godoşu beklerken, sabah okuyunca içim birden kıpır kıpır oldu, gözlerimden sevinç gözyaşları geldi. arayıp da bulamadığım kaynağın parçasını buldum sayende. ingilterede dediğin olayı nazi almanyası zamanında yahudilere yapıldı. naziler toplumu esir edip hapse tıkmak yerine, cahil bırakıp dışarı salacaktı. sonuçta cahil insanı hapse koymasan dahi değişen herhangi birşey olmaz. 100binlerce insanı ilkokullarda gereksiz bilgiler öğreterek cahilleştirdiler. ve işin acı verici tarafı, tuttu.
@hayat aklini konusacak bir filozof uret, biz diyorum çünkü onlar diyerek ötekileştiren kelimeler sarf etmek hoşuma gitmiyor.

cevaplarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkürü borç bilirim. mümkün olursa istanbulda kahve ısmarlamak isterim.

@hayat aklini... : mazur görün tarzanca yazdığım için; sabaha doğru biraz aceleye geldi.

constructivism'in eğitimdeki türkçe terminolojik karşılığını bilmiyorum, yapılandırmazı/oluşumsalcı falan olabilir. behaviorism davranışsalcı akım, aslında bilginin ediniminin en verimli şekilde nasıl gerçekleşeceği hususunda belirli yaklaşımı benimsemiş olan bu akımların kökenlerini nöropsikolojiden aldıklarını söylemek çok yanlış olmaz sanıyorum. Mesela bir de 3. grup olan bilişselci(cognitivist) yaklaşım var. Yapılandırmacılık schema/construct denen ve bilginin kavramsal algısına tekabül eden bilişsel bir terimin üzerine oynayan bir kavram. ama bu kavram bu üç akımda da zaten, bilgilenme/öğrenme esnasında yeri teslim edilen bir aşama.

davranışçı yaklaşım bilgiyle tanışılmasından onun edinimine ve uygulanımına kadar hedefler(kazanımlar) belirleyen, sonra bunların beyinde işlenmesi için gereken sürecin nasıl olacağını soru vb ölçme teknikleriyle net bir şekilde dikte eden ve öğrenme esnasında sıralama yapmanın (dört işlem öğrenmeden, değişken kavramı, fonksiyon tanımı ve fonksiyon argümanı, eşitlik kavramı öğrenilmeden ikinci dereceden bir bilinmeyenli kısacası quadratik bir denklemi çözemezsiniz der, mesela) önemini vurgular, en gerekli olan o ilk bilgiye gider ve bilginin bu şekilde inşa edilmedikçe kafada kavram şeması/yapısı(construct) haline gelemeyeceğini, kazanılamayacağını, o nedenle de uygulanamayacağını söyler vs... neyse, kendi kendime uzatmayayım, sorunuz olursa terimlere ilişkin elimden geldiğince cevaplarım nasılsa.

refraction of light = ışığın kırılması, "why butterflies' wings change in color" = neden kelebeklerin kanatları renk değiştirir (adam okulunda konu başlığına ışığın kırılması demiyor, doğada ışık kırılmasının gerçekleştiği bir fenomeni seçiyor kafasına göre ve onu başlık yapıyor, teori olmadan direkt uygulamasından giriyor olaya, normalde bu mesela pearson'dan çıkma bir fen kitabında resimler için ayrılan sayfa yanındaki beyaz şerit gibi boşluktaki bir resmin altında yazılarak, ya da konu sonu veya ortası bir okuma köşesinde konu edilerek bahsedilecek bir şey, yine konu sonu sorularında en başta yer alması uygun olan kavramsal soru cinslerinden ve amaç ilkeleri kavratabilecek sağduyuyu geliştirmek)

"nature vs nurture" eğitimdeki en ünlü tartışmadır ve çok politiktir, sahip olduğumuz özellikleri çevremizdeki olanaklarla, edindiğimiz tarzlar vs ile mi(nurture-beslemek) kazanırız, yoksa genlerimiz mi belirleyicidir (nature - doğa, innate olan, doğasında olan gibi)

giftedness - üstün zekalılık, özel çocuk olmak, sıklıkla wais veya stanford-binet testlerinde ölçülen tarz iq'da 160 ve üstü skorlayanlar için kullanılır ancak howard gardner'ın ortaya koyduğu gibi çoklu zeka kuramını dikkate alacak olursak görsel işleme hızı ortalamada seyreden bir kişinin işitsel hız ve hafızasında ciddi bir üstünlük sergileme olasılığı da her zaman vardır vs ve bu çocuklar da "special"(özel),"gifted" (tanrı vergisi yeteneği olan) klasmanında değerlendirilip bunlara ayrı eğitim verilmesi gerekip gerekmediği tartışılır vs. burada da yine doğa vs. çevre tartışması çerçevesi içerisinde ilerleyen politik unsurlar var.

prerequisite kelimesi yabancı dilde eğitim veren üniversitelerimizde almak istediğiniz dersten önce almanız gereken diğer derslere ilişkin, öncelikli olduklarını anlatan bir sıfat. anadilimizle eğitim veren üniversitelerimiz buna "önşart" diyor olabilir.

hanzo hanzo yazdığım için tekrardan özür diliyorum; biraz da işime geliyor zira konuşmamı ve yazımı, kısa dönem hafızamı da kısmen etkileyen nörolojik bir sorunla uğraşıyorum son birkaç yıldır, özne-yüklem çatışması içeren cümleler dahi kurabildiğim oluyor, elimden geldiğince dikkat etmeliyim.

bu arada soru sormak gibi çok önemli bir noktaya değinmişiniz, gerçekten çok can alıcı bir konu bu. bizde soru soranı terslerler. genelde olan bu. çünkü öğretmen ağır ders yükünden bunalır, kendisini geliştirmek istemez ve çocuk onu derste aslında zorlamaktadır. hem yeni anlatım teknikleri geliştirmeye, hem de anlattığı şeyi daha iyi anlamış olmaya, kendi konusuna daha hakim olmaya zorlamaktadır ve ne okullarımızda ne de ailelerimizde "bilmiyorum" deme erdemi öğretilmediği için, bu kültürün bir ürünü olan öğretmen de haliyle bundan muaf olamıyor.

@cetoxim: işinize yaradığına sevindim. zamanında yaptığım ödevlerde bu konuya çok değinmiştim ancak maalesef şu an için bu konuda eleştiri yapan paul freire ve leslie margolies'den başkasını hatırlayamıyorum kullandığım kaynaklardan. çok var ama. aslında bu konuda, dışarıda, düzenle kimi eğitimciler arasında bir savaş var bile denebilir bana göre. söylediğinizi destekler yönde bir de şunu eklemek isterim: ülke içerisinde kadrolara sorgulamayan, uyan ya da işin parçası olacak eleman da yetiştirmek istiyorlar. nasıl ki blackwater abd'nin false flag operationlarına (türkçesine ne diyeyim bunun? karanlık, illegal ve çamur atarak hükümet devirme hedefli operasyonları diyeyim mi?) asker yetiştiriyor, okullarda da ideolojik askerler yetişiyor. salaklığa teşvik edilenler ayrı bir amaca yönelik yetiştirilirken diğerleri eğitim sonrası işin mutfağına sokuluyor. abd'nin georgetown üniversitesi mesela dışarı paso diplomatik ajan yetiştiren bir üniversite. ancak tabii bizim derdimiz o salaklığa teşvik edilen kısım çünkü çok amaçlı kullanılıyorlar gerçekten ve dediğiniz gibi konumlarını sahipleniyorlar. kraldan çok kralcı olmak ödüllendiriliyor. pavlov'un köpeği gibi.

The witcher 2: Assassins of Kings

ps1'de atlantis, pc'de half-life, android'de triple town.

giants citizen kabuto

medieval total war.

strateji oyunu manyağıyım da.

bilgisayar oyunu olarak dota 2, skyrim, max payne serisi, dirt 3 belki

telefon oyunu olarak bad land olabilir

Toplamda bir sürü vardır da bu son nesilde The Last of Us.

diablo ii

knight online. lise yillarimda internet cafenin acilisini beklerdim oyunu oynayabilmek icin daha neler neler

Silkroad Online, bozmadan önce...

dungeons and dragons online, özellikle 2. ila 7. yıl arası.
ikinci sırada da half life gelir.

İhaleli batak.

Her türün ayrı güzel oyunu vardır. Heroes of might and magic 3 turn based icin, half life fps için, wow mmorpg icin, fifa 99 futbol icin, sanitarium adventure icin, fallout 2 rpg icin, red alert 2 strateji icin, gta5 de aksiyon tps icin.

Valla hiç belli etmem ama : Quake 2
Hayatımı yedi meret..

Pokemon gold

Half Life. Okuldan kalan zamanlarda arkadaşlarla toplaşıp internet cafede half life oynarken yaşadığım haz duygusu, bir insanın yaşayabileceği en büyük zevktir bence.

Dishonored çok güzeldi. Oynanış dandikti ama atmosfer süferdi. Sonra Valiant Hearts ta güzel, hüzünlü ve dramatik. Bi de ONI vardı efsaneydi o da.

Half life'ı da unutursak haksızkık ederiz tabii. Çocukken elimde sözlükle senaryoyu anlamaya çalışmam, o askerler bizi kurtarmaya geldi sanarken birden bize saldırmaya başlamaları, sonra olayların ortaya çıkması, o şok, g-man falan. O sözlük karıştırarak oyun oynayan çocuk bugün bildiğim ingilizcenin temelini atmıştır.

ms-dos oyunlarından wolfied ve dangerous dave,

yeni nesil bilgisayar oyunlarından machinarium,

android oyunlarından da badland ve osmos hd. bir de duet.

sonunda çok duygulandım,yakın zamanda bitirmemin de etkisi var tabi,cevabım "Transıstor"

max payne

Monkey island 2 ve indiana jones and the fate of atlantis

kesinlikle, Mafia: The City of Lost Heaven

Angry Birds Star Wars android.

Beni çeken şey o ışın kılıcıyla lazerlerin geri gönderilmesi, force ile kasaları ittirmek..

ANLAYAMAZSINIZ..

GTA san andreas. GTA v pc ye çıktığında o olacak.

Devil May Cry 3

medal of honor: allied assault

Metal gear solid

Pc need for speed porsche.

Mobil badland.

bir kuzey italya ve ortaçağ-rönesans aşığı olarak assassin's creed II diyorum.

commandos 2 men of courage.
suyun altına dalınca, o adadaki müzik ne kadar güzeldi.

Dune 2. Çünkü çocuktum.

rome total war
age of mythology

cevap almam gerekiyorsa duyuruyu silip tekrar yeni duyuru açıyorum ama önemsizse öyle kaderine bırakıyorum.

Duyuru nedir diye eski duyurularınıza baktım da hicbirinde sozluk yazarı olmayanlarin görebilmesine izin vermemissiniz, bilinçli tercihiniz de olabilir ama değilse daha çok kişiye ulaşmak icin internet kullanicilarina acik hale getirin bence duyurunuzu.

ben bir kaç gün sonra siliyorum hiç cevap gelmediyse. çünkü hiç cevap gelmeyen sorular için yukarıda cevapla seçeneği var. cevaplaya basınca hiç cevap almamışlar sıralanıyor. birisi görür diye bekliyorum 2-3 gün. sonra arama motorunda çıkıp haybeye buraya insan gelmesin diye siliyorum.

@arma diger internet kullanicilarinin yalnizca yazilanlardan istifade edebilecegini dusunuyorum. yapici bir durum kazandiracaklarini dusunmuyorum.

3 gun gecmeden tekrar sorarsan duyuruyu siliyolar. 3 gunden sonra tekrar sor bence.

tek cevap: foursquare indir

yemek + içki iki kişi 80-100 tutar.

sevgiliyle gitmek için güzel mekandır happymoons.

1. cadde üzerinden gidersen en rahatı. caddeden sahile dönersin fenerbahçe tabelalarını takip etsen bulursun kolay.
2. dediklerinin hepsini menüde bulabilirsin. içki içersen kişi başı 50tl yi aşarsın, zaten belirtilmiş fiyatlar.
3. pazar günü gidersen 2-3 e kadar hiç uğrama deli gibi kahvaltı kalabalığı oluyor. akşam üzeri fenerbahçe maçı deplasman ise oralar kalabalık olur. tesadüf, marina vs. happymoons da maç var mı hatırlamıyorum bunu düşünerek git. maç yoksa sevgili ile gidilir rahat rahat.
4.ederim.

bir kısmını engelledim, kızkardeşim dahil, şimdi buradanda okuyordur selam yavru, bir kısmını kısıtladım, birde paylaşım ayarlarımı sadece arkadaşlar olarak değiştirdim.

Bu tip izotonik durumlara bende rastlıyorum. Evet sırf izotonik demek için geldim, gidiyorum.

bence hipotonik bir durum bu daha çok.

benim sosyal ortamda hicbir akrabam bulunmaz. eksikliklerinin hic bir sekilde kaybini hissetmiyorum. ara sira arkadaslik teklifleri geliyor, kabul etmiyorum. gorduklerinde soruyorlar sana arkadaslik teklifi gonderdik facebooktan, gormedin mi? diyorum akrabalari kabul etmiyorum facebookta. ayip ediyorsun falan diyorlar, diyorum telefon acik abicim istediginizde bana ulasabilirsiniz, gorusebiliriz ama bu tur sanal ortam bana samimi gelmiyor. daha ne diyebilirler ki? fotografimin altina malca bi yorum yazmalarindan iyidir.

Bence hiç tonik bir durum değil. esprimi yaptım ben de gidiyorum.

cevap: bazılarını silerek (yorumlarını), bazılarını ikaz ederek orta yolu bulmaya çalışıyorum ben, başka bir seçenek buamadım şu ana kadar.

anında engelliyorum.

hesabımı kapattım.kafam rahat.

muhalif paylaşımlarım yüzünden kuzen beni pedere şikayet etmiş senin oğlan eylemlere de katılır dağa falan çıkar diye.(pederin fb hesabı da yok bu arada)

ciptiğimin dangalak köylüsü.

hesabı sildikten sonra da peder hesap açmış beni arıyormuş bulamıyormuş :)paylaşımlarıma bakacak.

kardeşim yanımdayken peder aradı kardeşimi oğlum abini bulamıyorum diye.
nah bulur dedim bende.
so FUCK ALL OF THEM.

benim kozmik anafor fb sayfasından paylaştığım her içeriği beğenen bilecikli bi elektrik ustası abim var. onun haricinde olaandışı bi şey olmuyor hesaplarımda. zaten hep kardeşlerimle takılıyorum. geyiğimiz pis olduğundan kimse bulaşmıyor. akrabalar da yavruladıkça falan ziyaret edyoruz sayfalarını. çok beklemeden kalkıyoruz.

bir günde o kadar su bile içsen su zehirlenmesi geçirebilirsin. yani evet sıkıntı olur.

powarede falan diyorsan sakıncası yok ancak redbull tarzı ise çarpıntı yapar, kalp krizi geçiirene bile sebep olabilir.

enerji içeceklerinin en son öğrendiğim zararı kısırlık yapmasıymış.

kalbe zararı var la onların? kalp krizi geçirtir allah korusun, boşuna yazmıyorlar üstüne günde en fazla 500ml tüketiniz diye.

hic bisey yoksa iceriginde o kadar seker var. 10 kutu demek 200-250 gram seker demek.

kalp krizinden gideceksin.

geçen kuzenlerimden birisi bağırsak iltihaplanmasından hastaneye kaldırıldı.

son dönemde kötü besleniyormuş ve çok miktarda enerji içeceği içiyormuş.

15 kutuya oha diyorum.

bunlar tamamen şeker dolu, direkt metabolizmayı etkileyen şeyler.

etkisini bugün olmazsa ilerde görebilirsiniz. bir yerlerden çıkabilir bunların zararları diyorum.

Adamın canına okur arkadaş o, ben bir kutu içmekten imtina ediyorum uzun yolda araba kullanmayacaksam eğer. Mümkünse enerjiyi fındık fıstık ceviz gibi şeylerden almaya çalışın, spor yapın.

bu gibi ürünlerde bağımlılık yapacak maddeler oluyor. kola vb içecekler gibi.

zaten içindeki şeker başlı başına bağımlılık yapıcı madde.

sağlığınız için lütfen azaltın ve bırakın.

umarım yazdıklarınız şakadır. 10-15 kutu :(

zirvenin herhangi başka bir toplantıdan ne farkı var?

saçma sapan sözlükleri bu kadar da abartmayın, büyütmeyin kafanızda.

@mea sorularin hicbirine cevap vermemissin ama ben seninkine vereyim. Gundelik rutinimde tanimadigim insanlarla gorusmek yok benim, bilmiyorum senin nasil¿

zirveler ve de diğer toplantılar hakkında genelleme yapılamaz. çünkü bisikletle gezme zirvesi de yapılıyor, tiyatroya gitme zirvesi de, kitap okuyup konuşma zirvesi de, içki içip dağıtma zirvesi de, Büyükada da piknik zirvesi de. hepsine çeşitli yaş, mesleklerden değişik insanlar katılıyor.

soruda verdiğin örnekten çıkarsak senin sormak istediğin bar ortamı mı? bar ortamında da sohbet edeceğin insanlar çıkabilir, çıkmayabilir. sonradan görüşeceğin insan da olur, nefret ettiğin de.

ha içki içerek sıkıntını giderir rahatlarsın belki. bilemiyorum. her şey sana bağlı.

insan ilişkilerinde bir çok değişken vardır.

@mae bak arkadasim dogrudan polemik yaratmaya ilk cevabindan baslamissin. tamam iyi de seyler yazmissin ama bu uslup cok yanlis. sorular gayet acik, kendi kisisel tecrubelerinizden birseyler yazmanizi istemisim. sordugum seyler var, sormak istediklerim degil. zirveler senin icin bir rutin hal kazanmis olabilir ama hala rutininde boyle seyler olmayan insanlar var bil istedim.

kimse ile polemik amacım yok. senin yazdığın cümle üzerine yazmıştım.

sildim onları. iyi günler dilerim.

Ben düzenlediğim ve gittiğim zirvelerde keyif aldım genel anlamıyla. Ara sıra hala görüştüğüm arkadaşlıklar da edindim. Yeni insanlar her zaman bi şeyler katar düşüncesiyle zirveleri destekliyorum.

inci ile ekşiyi karıştırmamak lazım, bu tür etkinlikler zincir etkisi ile oluşur, yani bir şekilde buradan oradan tanıdığın güvendiğin biri vardır (yüz yüze değilde yazdıklarından) o giderse sende gidersin, sen gittiğin içinde başkası gider bu böyle devam eder. dolayısı ile zirvelerde kafa insanları bulma şansın artar vs. Ha hiç gidiyormuyum zirvelere buluşmalara? hayır tabii ki. gidermiyim? bilmiyorum, bende tanımadığım bir sürü insanın olduğu bir yerde kendimi rahat hissetmiyorum bu olaylar bu şekilde gelişiyor. zincirin parçası değilsen ilişme hiç.

Konsept zirvelerin disinda duzenlenen zirvelerin bir cogunda amac gecenin sonunda sevisecek adam/kadin bulmaktir. Bu niyetle giden bir suru yazar var bir cogu da amacina ulasiyor.